Hak edilen kazanç bu değil!
Yayınlayan
FAO’ya göre dünyada yıllık narenciye üretimi 147 milyon ton. Ülkemiz, üretimde 4,9 milyon tonla dünya 7’ncisi; ürün bazında bakıldığında dünya mandalina üretiminde 3’üncü, limonda 6’ncı, greyfurtta 7’nci, portakalda ise 9’uncu sırada.
İhracat rakamlarında ise, Türkiye dünya pazarının yüzde 12’sini kontrol ederken ihracatta ise 3’üncü sırada yer alıyor. Buraya kadar güzel; potansiyelimiz var ama ihracattan elde edilen gelire baktığımızda, narenciye üretimi bulunmayan Hollanda 838 milyon dolar kazanırken 2 milyon ton ihracat yapan Türkiye ancak 890 milyon dolar kazanabilmiş. Türkiye narenciye üretiminde dünya 6’ncısı, ihracatında dünya 3’üncüsüyken gelir elde etmede dünya 5’incisi olmuştur. Son beş yıla baktığımızda narenciye ihracatımız yüzde 47 artmış olmasına rağmen gelirimiz maalesef yüzde 11 düşmüştür. Son beş yılda ton başına ürünlerin satış fiyatı portakalda yüzde 44, mandalinada yüzde 37, limonda yüzde 28 ve greyfurtta yüzde 31 ucuzladı. Yani Türkiye, üretimdeki gücünü gelir elde etmede koruyamamış, katma değer oluşturamayarak rekabetçiliğini artıramamış, daha çok ürününü daha ucuza ihraç etmiştir. Bu, sürdürülebilir değildir. Peki, niçin? Çünkü narenciye ihracatının yüzde 70’ini yalnızca 4 ülkeye yapıyoruz; Rusya, Irak, Ukrayna ve Romanya. Pazar bağımlılığımız var yani. Talebin yüzde 40’ını oluşturan Avrupa Birliği pazarına neredeyse mal satamıyoruz. En önemli ithalatçılar olan Hollanda, Almanya ve Fransa’ya mal satmakta İspanya’yla rekabet edemiyoruz. Ticaret Bakanlığına buradan çağrımdır: Narenciyede acilen ticaret protokolleri tamamlanmalı ve Uzak Doğu piyasalarına açılmalıyız. Yine bu kapsamda, kargo taşımacılığını artırmak için yılan hikâyesine dönen bölgemizin Çukurova bölgesel havaalanını artık açmalıyız.
9,8 milyar dolarlık endüstriyel narenciye pazar payımız yalnızca 49 milyon dolar. Narenciyeyi meyve suyu, reçel, konserve gibi sanayi üretimine dönüştüremiyoruz. Üstelik bu üretimi yapamadığımız gibi narenciyede 20 milyon dolar da ithalat yapıyoruz. Peki, neler yapmalıyız? Öncelikle, iklim krizini kabul etmeliyiz. Mersin’de 2019 Mayısında hissedilen aşırı sıcaklıklar nedeniyle portakalda yüzde 30, mayer ve dikenli limonda yüzde 70’lere ulaşan rekolte kayıpları oluştu. İklim değişikliğinin narenciye sektöründeki riskleri tespit edilmeden yeni rekabetçi politikalar oluşturamıyoruz.
Mayıs-ekim arasında 650 milimetre su isteyen narenciyeyi bu aylarda Mersin’e yağan toplam 91 milimetre yağmur suyuyla yetiştiremeyeceğimizi ve her geçen gün daha fazla yer altı suyu kullanmak zorunda kalacağımızı da öngörmeliyiz. Bu üretim modeli, azalan yağış, artan kuraklık karşısında sürdürülebilir değil. O nedenle sulamada verimliliği artırmalı, kuraklığa ve tuzluluğa dayanıklı yeni narenciye çeşitlerini hep beraber üretmeliyiz.
Ek olarak, küresel narenciye piyasasının talep ettiği tür ve kalitede olan ürünlerin erken, orta, geçici ve satış fiyatı yüksek olanlarını yetiştirmeliyiz. Böylece ürün arzını yılın tamamına yaymayı ve kârlılığı üst seviyeye çıkarmayı teşvik etmeliyiz.
Bakın, İspanya 950 dolara, Mısır 960 dolara, Çin 1.335 dolara ürün satarken bizim tonunu 413 dolara satıyor olmamız başarısızlıktır, kabul edilemez.
Hasat ile depolama arasındaki zincirde ürün kayıplarını azaltmalı, bunun için paketleme kapasitesini, soğuk hava zincirlerini ve işleme sanayisini hep beraber geliştirmeliyiz.
Pay sahibi olamadığımız 7,1 milyar dolarlık küresel meyve suyu pazarına girmeliyiz. Bunun için, meyve suyu sanayisinin ihtiyaç duyduğu verimliliği yüksek ürün tipini yetiştirmeliyiz. Bütün bunlar ancak planlı bir devlet organizasyonu ve devlet desteğiyle gerçekleşebilir. Artık üzerimize düşeni yapmalıyız.
Son söz olarak, 2020 Kasımında narenciyenin başkentti Mersin’de düzenlenecek olan sektörde tanıtım ve pazarlama imkânlarına kapı aralayacak 14’üncü.
Uluslararası Dünya Turunçgil Kongresi’nin arifesi, tüm bu dönüşümlerin başarılması, narenciye üretiminin yeniden planlanması, bu planlamayı teşvik edecek yeni destekleme politikasının inşası ve pazarlamada yeni rekabetçi stratejilerin geliştirilmesi için doğru zamandır.
Ayrıca bu hafta sonu tüm Meclisimizi Mersin’e Narenciye Festivali’mize bekliyoruz.
Biraz evvel yaptığım önerileri geliştirmek üzere, Meclis araştırması önergemize destek vermenizi özellikle her partinin Çukurova milletvekillerinden rica ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.