İnovasyonu yok saymayın.
Yayınlayan
Yenilenebilir enerji santrallerinde yerli aksam kullanım teşviklerini konuşuyoruz. Sistemlerde yerli ürünlerin kullanılması enerji maliyetlerimizi aşağı çekebilmek adına doğru bir adımdır. Diğer yandan, artık merkezî sistemlerden ziyade dağıtık enerji sistemlerine de odaklanmamız gerekiyor. Tüm dünyada gelişen sistemler dağıtık, dijital, düşük karbonlu ve demokratik enerji yapısına geçiş sürecini hızlandırıyor. Enerji paradigmasında büyük değişiklikler yaşıyoruz. Merkezî enerji sistemleri yerelleşerek karbondan arınıyor ve enerji sistemleri çok aktörlü bir yapı hâline geliyor. Bu sistemin son yıllardaki yükselişi, yenilenebilir enerjide Avrupa’nın en büyük potansiyeline sahip ülkelerden biri olarak bize de çok büyük avantajlar sağlıyor. Biz bu kaynakları etkin olarak kullanabilirsek artan enerji ihtiyacına sürdürülebilir bir çözüm de üretebiliriz. Diğer yandan, bu tür enerji üretimi tamamen yerli kaynaklardan sağlanacağı için enerji bağımsızlığımızı sağlamada da önemli bir yol katetmiş olacağız. Enerji bağımsızlığı ekonomik bağımsızlığımızı da pekiştirecektir.
Dağıtık enerji kaynakları enerji sistemini karbonsuzlaştırırken sistem kayıplarının azalması, enerji kalitesinin artması gibi birçok fayda da sağlıyor. Saydığım mevcut bu faydaların yanında en önemli olansa doğrudan kullanıcının da enerji sisteminde aktif rol alması yani bu sistemle tüketiciler hem daha düşük bedellerle enerji elde edecek hem de gelir akışı sağlayacak yani vatandaş biraz nefes alacak, refah tabana yayılacak ve gelir adaletsizliği de azalacak.
Dünya tüm bunları konuşurken peki biz, daha doğrusu siz ne yapıyorsunuz? Elektriğe gelen yüzde 127 zammı konuşuyoruz. “İyi seneler.” diyemeden elektrik, “İyi geceler.” diyemeden aynı gece doğal gaz zamlandı. Kademeli tarifeyle dar gelirli ailelere destek olduğunuzu söylüyorsunuz. Hoş, bu söylediğiniz gruba bile o akşam yüzde 52 zam yaptınız. Ülkemizde giderek artan enerji yoksulluğunu daha da derinleştirecek bir adım daha atmış oldunuz. Adı üstünde “dar gelirli aile” evine çok kısıtlı miktarda para giren ailedir, enerji ihtiyaçları en az olan aile değil. Meşhur “en az 3 çocuk” çağrınızı dinlemiş olan aileler bugün en az 5 kişiler yani enerji ihtiyaçlarının 150 kilovatsaatin üzerine çıkmaması eşyanın tabiatına aykırı. İşte, enerji yoksulluğu budur. Yalnızca aydınlanma ve her evde bulunan o içi doldurulamayan küçücük bir buzdolabı ve televizyonun harcadığı enerji bile bu sınırı aşmaya yetiyor. Zaten ülke genelinde 150 kilovatsaatin üzerinde enerji kullanan hane halkının yüzde 60’ın üzerinde olduğunu devletin raporları teyit ediyor. Geri kalan yüzde 40’lık dilimi de sizin iddia ettiğiniz gibi dar gelirli aileler değil, çocuksuzlar veya tek başına yaşayanlar oluşturuyor. Yani zorunlu olarak az enerji tüketmek zorunda kalanlar değil, daha fazlasına ihtiyacı olmayanlar. Bu mu sizin dâhiyane dar gelirli ailelere destek modeliniz? Eğer gerçekten bir destek vermek istiyorsanız az önce bahsettiğim dağıtık enerji uygulamalarının önünü açın. Dağıtım şirketlerine değil, fakirin fukaranın kesesine sermaye transferi yapın lütfen. Havaya zehir saçan termik santralleri değil, doğayı, çevreyi ve geleceğimizi ihya edin. İşte, o zaman söyledikleriniz ve yaptıklarınız arasında bir nebze olsun uyum sağlamış olursunuz. EPDK, yapılan zamma, elektrik üretiminde kullanılan kömür fiyatının 5 kat, doğal gaz fiyatının 10 kat artmasını sebep gösteriyor. Çok uzun zamandır hem uzmanlar hem bu kürsüden defalarca İYİ Parti milletvekilleri, yenilenebilir enerjiden elektrik üretmenin fosilden yapılan üretimden çok daha ucuz hâle geldiğini söylüyoruz ancak biz söylüyoruz biz dinliyoruz. Artık günümüzde yenilenebilir enerji kullanımı hem çevresel hem de ekonomik sebeplerden dolayı bir tercih değil, zorunluluktur.
Yeşil ve dijital ikiz dönüşümün yarattığı yıkıcı inovasyonu yok saymak geleceği kaçırmak demek. Bu, inovasyona ayak uydurmaksa bizlere yoksulluğun yönetilmediği, yoksulluğun yok edildiği bir dünyanın kapısını açacak. Çok iyi biliyoruz ki kulun kula muhtaç olmadığı bir Türkiye mümkün. Farkındayız, bu sizin politik tercihiniz değil ama bizim tercihimiz, tercihten de öte mecburiyetimiz. O sebeple, biz geliriz, biz çözeriz diyoruz.