CHP GRUP BAŞKANVEKİLİ BURCU KÖKSAL – AKP’NİN YALAN YÜZYILI
Yayınlayan
Biyografik
Burcu KÖKSAL
Afyonkarahisar - 1980, İsmail, Meral.
Avukat, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
CHP Afyonkarahisar İl Kadın Kolları Başkanlığı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Afyonkarahisar İl Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Atatürkçü Düşünce Derneği başta olmak üzere çeşitli sivil toplum örgütlerinde üyelik yaptı.
25 ve 26. Dönemde Afyonkarahisar Milletvekili seçildi. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi olarak görev yaptı.
Orta düzeyde İngilizce bilen Köksal, evli ve 1 çocuk annesidir.
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUP BAŞKANVEKİLİ AFYONKARAHİSAR MİLLETVEKİLİ AV. BURCU KÖKSAL’IN 18 EKİM ÇARŞAMBA GÜNÜ TBMM’DE DÜZENLEDİĞİ BASIN TOPLANTISI
Suçluyu her fırsatta koruyan iktidar ne yapıyor? Tüm gerçekleri kamuoyuna duyurmak için canla başla mücadele eden gazeteleri, gazetecileri, televizyonları, televizyoncuları cezalandırıyor? Birgün Gazetesi yazarı Timur Soykan’ın “Başsavcının Rüşvet Çığlığı-Çürüyoruz” yazısı hakkında getirilen erişim engeli de aslında bunun son örneği. Rüşvet iddialarına erişim engeli geldi. Ne zaman bir iktidar partisinin yöneticisinin, yakınının, ortağının, eşinin, dostunun adının geçtiği yolsuzluk, usulsüzlük, cinayet, uyuşturucu, yasadışı bahis, kaçakçılık, istismar, kamu zararı, rüşvet gibi haberler yayınlansa, hop hemen erişim engeli, hemen bir yasak… İfade Özgürlüğü Derneği’nin 2022 raporuna göre, yayınlanmasında kamu yararı bulunan toplam 6528 haber erişime engellenmiş, 5388 haber yayından çıkartılarak sansürlenmiş. AKP’nin yalan yüzyılı işte böyle son sürat her türlü çürüme ile devam ediyor.
Bir de bu Timur Soykan’ın haberi ile ilgili Anadolu Adliyesi Başsavcısı İsmail Uçar’ın TSK’ya yolladığı raporda adı geçen olaylarla ilgili Adalet Bakanı bir soruşturma açıldığından bahsediyor ama hala daha o şikayet dilekçesinde konu edilen hakim savcılar görevde kalmaya devam ediyorlar. Soruşturmanın selameti için bahsi geçen tüm mahkemelerin hakim ve savcılarının görevden uzaklaştırılması gerekiyor. Hukuken delillerin karartılması, yok edilmesi gibi bir sıkıntı söz konusu. Onun için o dilekçede kimin adı geçiyorsa, hangi mahkemenin, hangi savcının adı geçiyorsa soruşturma süresince müfettişler rapor hazırlayıncaya kadar o hakim savcıların görevde kalmaması gerekiyor değerli arkadaşlar. Yargıyı, yargının içine hakim savcı olarak yerleştirdikleri eş dostla siyasallaştırdılar. Bakın 15 Temmuz sonrası ihraç edilen hakim savcıların yerine AKP il-ilçe yöneticisi avukatlar, hakim-savcı olarak atandı. Siyasallaşma son hızıyla devam ediyor ve kararlar hukuki olarak değil siyasi olarak alınmaya başlandı.
İşte bunun bir örneği de Gezi Davası; geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul Milletvekilimiz Türkan Elçi ve Trabzon Milletvekilimiz Sibel Suiçmez’le birlikte Gezi Parkı davası sanıkları olan Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Çiğdem Mater ve Mine Özerdem’i kaldıkları cezaevlerinde ziyaret ettik. Olsa olsa anayasal bir protesto, gösteri, yürüyüş hakkı olarak değerlendirilebilecek, yani anayasal hakkı kullanma olarak değerlendirilebilecek eylemlerin zorlama bir yorumla hükümeti devirmeye teşebbüs olarak yorumlanarak bu insanlara ceza verildiğini tüm dünya olarak gördük. Tam bir hukuksuzluk örneği; üstelik 2019’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargılama hakkının ihlali kararına rağmen bütün bunlar yapıldı. Gezi Parkı davası sadece Türkiye için değil, uluslararası arenada da bir hukuk garabetine dönüşmüş bir hale geldi.
Sadece burada 2020’de karara bağlanarak beraat edilen bir davada, daha sonra 15 Temmuz soruşturması için gözaltı yapıldı ve FETÖ’den ihraç edilmiş polislerin iddialarıyla burada beraat kararları bozuldu, yetmedi mahkeme heyeti değiştirildi. 25 Nisan 2022’de yeniden tutuklamalar başladı, 2 yıl önceden hükümeti devirmeye teşebbüs için planlanmış şiddet hareketi olarak değerlendirildi. Gezi’yi 15 Temmuza bağladılar, FETÖ’den ihraç edilenlerin tanıklarıyla bir şekilde ceza verildi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil hiçbir şeyi, hiç kimseyi dinlemediler.
Üstelik bu dosyada başka bir hukuksuzluk daha var; Can Atalay, Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçildi. Can Atalay Seçim Kuruluna müracaat ettiğinde milletvekili seçilmesine engel bir hal bulunmadı, aday gösterildi ve Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçildi. Fakat bugün yasama organında olması gerekirken demir parmaklıklar arkasında tutuluyor. Anayasa açık ve net olarak söylüyor ki, seçimden önce veya seçimden sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili Meclis’in kararı olmadıkça tutulamaz, tutuklanamaz, yargılanamaz, sorguya çekilemez diyor. Ama buna rağmen Anayasa açıkça ihlal edilerek Can Atalay hapiste tutuluyor.
Meclis Başkanına defalarca çağrı yaptık bu konuyla ilgili, Adalet Bakanını göreve davet ettik, bu hukuksuzluk sona ersin dedik ama bu hukuksuzluk bir türlü sona ermiyor, devam ediyor ve Can Atalay’ın aslında Meclis’in iradesi, Hatay halkının iradesi gasp ediliyor. Can Atalay’ın tutuklu kaldığı her bir gün ayrı bir hak kaybına yol açıyor.