Bursa’nın acil çözüm bekleyen sorunları dillendirdim. Koca Bursa 5 dakikaya sığar mı? 20 10 2020
Yayınlayan
Bursa’mızın sorunlarını anlatmak üzere burada bulunuyorum. Aslında beş yıl önce de Bursa’nın sorunlarını anlatmıştım, bir yıl önce de anlatmıştım. Dönüp o konuşmalarıma baktığımda Bursa’nın bu sorunlarının birçoğunun hâlâ çözülmemiş olduğunu gördüm; o yüzden, değil beş dakika, beş yüz dakika konuşsak maalesef Bursa’nın sorunlarını anlatmaya yetmez. Bitmeyen projeler, kuruyan göletler, çevre katliamları, kirli akan ve sanayi atıklarıyla kirlenen sular, bu zehirli sularla maalesef sulanan tarlalar ve sağlık sorunları Bursa’nın hiç bitmeyen sorunları.
Evet, Bursa’nın da bir hızlı tren projesi var, 2016 yılında biteceği söylenmişti. Burada da defalarca dile getirdik, belki hepiniz ezberlediniz ama en son, bütün ihale bedeli ödenmiş olmasına rağmen, daha yakın zamanda yeniden bir ihaleye çıkıldı ve yağlı ballı ihalelerle, vergi istisnalarıyla Bursalılar hâlâ hızlı trenin bitmesini bekliyor, Godot’yu bekler gibi hızlı treni bekliyorlar. Verilen tarihler hiçbir zaman tutmuyor maalesef.
Bursa’nın diğer en önemli sorunlarından biri trafik. Trafikle ilgili ne yapıldıysa, yoğun göç sebebiyle de Bursa’nın trafik problemi çözülemedi. Bir T2 hattı gerçekleştirildi terminale ve mevcut hafif raylı sistemle entegrasyonu dahi sağlanamayacak şekilde bir teknik altyapıya sahip. Onun da ihale bedeli tamamen ödenmiş olmasına rağmen verilen tarihte, 2018’de bitecekti, bitmedi; yine yeni ihalelerle bitmesi bekleniyor.
Kış aylarında özellikle Bursa’nın hava kirliliği sorunu çok ön plana çıkıyor ve yapılan bilimsel çalışmalar erken ölümlere sebebiyet verdiğini gösteriyor; bunun da en önemli sebeplerinden biri dağıtılan kalitesiz kömürler. Bu dağıtılmayacaktı ama maalesef geçen günlerde de kömür dağıtımıyla ilgili fotoğraflara rastladık.
Bursa Türkiye’nin 4’üncü büyük şehri değerli arkadaşlar. Türkiye’nin dört bir yanından milletvekili arkadaşlarımız var ve Bursa’ya da geliyorsunuzdur. Nasıl geliyorsunuz, uçak kullanabiliyor musunuz? Kullanamıyorsunuz. Bursa’nın hâlâ işlemeyen bir havaalanı var ve İstanbul’a uçakla gelip oradan araçla Bursa’ya geçmek zorunda kalıyorsunuz.
Bursa’nın “Yeşil Bursa” unvanı vardı, çok güzel bir silüeti vardı. Hani son dönemde moda oldu ya “Nasıl başladı, nasıl gidiyor?” diye, ben de bir onu göstereyim yani bu hâlâ devam ediyor: Bu, Bursa’nın silüetiydi “Nasıl başladı, nasıl gidiyor?” uzaydan bile görülen TOKİ’yle. Bursa’nın maalesef çarpık bir şekilde kentleşmeyle, yapılaşmayla karşı karşıya kaldığını görüyoruz.
Bursa’nın Keles ilçesinde Kocayayla, tarihimize şahitlik etmiş, padişahlarımızı ağırlamış, Osmanlı’nın kuruluşuna şahitlik etmiş büyük bir yayla. 2016 yılında orada yüzlerce ağaç kesildi; gözlerimin önünde kesildi, o görüntüleri hâlâ hatırladıkça gerçekten içim titriyor. Ve orası için soru sorduğumuzda Sayın Tarım Bakanı dedi ki: “Biz, tarımsal sulama amacıyla bunları kesiyoruz ve gölet yapacağız.” İşte bu ağaçlar kesilirken “Nasıl başladı, nasıl gidiyor?”
Sonra ne oldu? Geçen gün gittiğimde, Kocayayla’da betonla, demirle bir yapılaşmayla karşılaştık. Betona ve demire gömülmüş bir Kocayayla maalesef. Ve işin acı tarafı ne biliyor musunuz? Ağaçlar kesilerek oraya bir gölet yapıldı -yapılmaya çalışılıyor daha doğrusu diyeyim- yakınında, oraya çok uzak olmayan bir yerde aslında bir gölet vardı, Baraklı Göleti “Nasıl başladı, nasıl gidiyor?” Gölet kurudu değerli arkadaşlar. Bir yandan gölet yapmaya çalışırken diğer yandan Bursa’da göletler kuruyor.
Bu, ilk değil üstelik, daha önce de göstermiştik, Gemlik Fevziye köyünde kuruyan bir gölet yine sizin devriiktidarınızda gerçekleşti. Bursa’da 103 kilometre akıp 55 köyden geçen, şehrin içinden geçen, Marmara Denizi’ne akan bir Nilüfer Çayı var. Birçok yerde bu çayla tarım alanları sulanıyor. Daha yakın bir zamanda yine Karacabey’de İnkaya köyüne gittim. Bu çay, zifiri karanlık, kapkara, katran karası bir şekilde akıyor ve inanılmaz bir şekilde kokuyor; köylüler hiçbir yerde nefes alamıyorlar, gece uyuyamıyorlar. Gözümün önünde bu suyun içinde kimyasallar fokur fokur kaynıyordu ve maalesef, bu suyla tarlalar sulanıyor ve insanlar zehirleniyor, bu yıllardır böyle. Yıllardır şehrin içindeki koku, köylerden geçen koku… Ama hâlâ sanayi denetlenmiyor, arıtmalar denetlenmiyor ve böyle akıp gidiyor, insanlar zehirleniyor.
Gürsu, Kestel, Yenişehir, Karacabey bütün bu obalar, Kocasu’dan tutun Mandıras Deresi’ne kadar, Yenişehir’deki Boğazköy Barajı’na kadar hepsi zehirli. İşte, geçen sene Boğazköy’de gerçekleşen binlerce balık ölümü ve bu sene yapılan ölçümlerde de o sudaki oranların normalin çok çok üstünde olduğunu biliyoruz ve maalesef, buradan yetişen ürünleri Bursalılar yiyorlar. Aslında şunu da iddialı bir şekilde söyleyeyim: Biraz denetim yapılsa; sağlıklı bir çevrede, sağlıklı bir havada, sağlıklı bir suyla insanların yaşam olanakları sağlansa o sağlığa yapılan harcamalarla aslında bütçe açığı bir nebze olsun giderilebilir diye düşünüyorum.