MİT Başkanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Bütçeleri Üzerine Yapmış Olduğum Konuşma.
Yayınlayan
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2023 yılı Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçeleri hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Her devlet millî varlığına, bekasına ve güvenliğine yönelik tehditleri takip etmek, bunlarla ilgili bilgi ve belgeleri zamanında temin etmek, değerlendirmek ve karşı tedbirleri üreterek uygulamak zorundadır. Devletler, jeopolitik konumlarının gerektirdiği şartlar ile bölgesel ve küresel ortamı, gelişmeleri sürekli olarak izlemek, risk, tehdit ve fırsatları tespit ederek bu konulara yönelik siyaset belirlemek ve en uygun politikaları uygulamak zorundadır. Günümüzde bazı güç merkezlerinin hedef hâline getirdiği devletlere karşı uyguladığı kuralsız, ahlaksız ve acımasız, asimetrik, hibrit, melez saldırılar zirve yapmış durumdadır. Çoğu, kurulu olduğu ülkelerin yönetimleriyle doğrudan bağlantılı olan ancak, sivil, mesleki, siyasi, dinî, kültürel, sanatsal, vesaire olarak sunulan kuruluşlar hedef ülke ve toplumlarda telafisi çok zor, hatta imkânsız olan kuralsız, ahlaksız operasyonlar yapmaktadırlar. Bu operasyonlarda hedef ülkedeki demokratik, illegal imkânlar ve yandaşlar ile sanal mecraları da lehlerine kullanıyor olmaları etkilerini daha da artırmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyayı yeniden dizayn etme gayreti içindeki bazı devletler yakın ve çevre coğrafyamızdaki ülkeleri hedef almakta, muhtelif senaryolarla müdahalelerine kılıf uydurmakta, ülke ve liderleri suçlayarak askerî müdahalelerde bulunmakta, hatta işgal etmekte, darbe girişimlerini planlayıp desteklemekte, bazı ülkeleri hedef alarak yönetimdekilerinin değiştirilmesi gerektiği alenen gündeme getirilebilmekte ve bunu destekleyen ahlak dışı uygulamaları yapmakta, demokrasi ve insan hakları söylemleriyle oynadıkları iyilik meleği soytarılığına karşılık müdahale ettikleri ülkelerin yönetim ve insanlarına karşı kuralsız, ahlaksız ve insanlık dışı muameleleri reva görmektedirler. Sözde demokrasi götürdükleri ülkelerde kimsenin can, mal, ırz ve namus güvencesinin kalmadığı, tüm insani değerlerin ayaklar altına alındığı, insanlığa karşı sürekli suç işledikleri, arkalarında on binlerce ölü, milyonlarca göç eden insan, yok olan devlet otoriteleri, çöken ekonomiler, özetle, büyük bir insanlık dramı bıraktıkları tarihî bir gerçekliktir. Afganistan’ı Muhammed Davud Han, Irak’ı Saddam, Libya’yı Kaddafi döneminden daha kötü hâle getirmek, kan gölüne çevirmek büyük bir beceri isterdi. Ancak sözde demokrasi havarisi geçinen devletler ve koalisyon oluşturdukları diğer ülkelerle birlikte bunu başarmışlardır. Kutuplaşan dünyada İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan gelişmeleri gözden geçirdiğimizde; özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve insan hakları, halkların eşitliği gibi sahte söylemlerini dillerinden düşürmeyen ancak kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen, yayılmacılığı var oluş gerekçeleri olarak gören bu ülkelerin girdikleri her yeri öncekinden daha kötü hâle getirdikleri tartışılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu ülkelerden geriye yıkılmış bir ülke, mahvedilmiş insanlar, biri diğerine düşman hâline getirilmiş bireyler ve gruplar ile bu sonucu doğuran otoritenin iş birlikçisi durumundaki yönetimler kalmaktadır. Afganistan, Irak, Libya ve diğerlerinin durumu da ortadadır. Tüm bu gelişmeler karşılık, şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek isterim: Elindeki askerî, diplomatik, ekonomik vesaire güce dayanarak bir ülkenin başka bir ülkeyi işgal edebileceği ancak o ülkede tutunmasının işgal etmesinden daha güç, hatta imkânsız olduğu ortaya çıkmıştır.
Günümüz dünyasında evrensel düşünülmesi ve hareket edilmesi, kurum ve kuruluşların günün şartlarına uygun olarak kendilerini yenilemesi gerekmektedir. Küresel ve bölgesel politikaları etkileyebilecek şekilde güç ve söz sahibi olmak zorundayız. Türk olmak, İslam dünyasının kontrol edilemeyen tarihî gücü olmak ve Anadolu coğrafyasını vatanlaştırmış olmamız bunu gerektirmektedir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte MİT Başkanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin etkinliği daha da artmıştır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde hükûmet başkanı ile kurul başkanının aynı olması alınan kararların icrasını, takibini ve koordinasyonunu, dolayısıyla bu iki yönlü kurumumuzun başarısını artırmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi olarak Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesinin hayırlı olmasını diliyoruz.
Sözlerimi tamamlarken Gazi Meclisimizi ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı bir kere daha saygıyla selamlıyorum.