Paketlerinizden “destek” değil, “kredi” çıkıyor.
Yayınlayan
Standartlar ve kurallar, ekonomi, hukuk ve demokrasi gibi devletin temel dayanaklarındandır. Denetimi yok sayan, hesap vermenin etrafından dolaşan iktidarlar, gittikçe illiberalleşirler. On sekiz yıllık iktidarınız hızla bu yolda ilerliyor. Belli ki Türk demokrasi standartlarıyla hiçbir alakanız yok. Bütçesini görüştüğümüz bir diğer kurum olan Türk Patent ve Marka Kurumuna başvurarak bu demokrasiye ziyan yönetim anlayışının patentini geç olmadan alın. Zira, biz gelince böyle bir demokrasi olmayacak, özlenen gerçek demokrasi gelecek. Bir iktidar ki Anayasa Mahkemesi kararlarını kabul etmez, yanlış yapıldığında düzeltmek yerine kanunu değiştirip yanlışlığı kanun yapar. Kamu İhale Kanunu’nu 195 kere değiştirir. Gündelik kararlarla keyfine göre denetimsiz alanlar yaratır. Mesela, milletin bütçesini kendinden gizleyen Varlık Fonunu, MUÇEV’i, Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansını kurar. Yetmez, Çevre Bakanlığını, hesap vermeyecek Türkiye Çevre Ajansıyla adeta kâğıttan kuruma dönüştürür. İktidarın Türkiye’yi getirdiği noktada artık maalesef, cevaplanamayan sorulardan da kötüsü, sorgulanamayan cevaplar var. Bunların hepsini alt alta koyduğumuzda, yakınlarına istihdam yaratan bir sistemsizliği görüyoruz. Yönetim anlayışında kuralsızlık en büyük kural hâline gelmiş. Devletin temel unsuru memur atamalarında da herhangi bir standart kalmadı. Şeffaflığı olmayan bir mülakat sistemiyle adaylara “Sen gel.” “Sen gelme.” denilebiliyor. KPSS’de derece yapıp listeye 1’inci sıradan giren, standart dışı mülakattan sonra bırakın atanmayı yedek listede bile kendine yer bulamıyor. Azdan seçmeli atamaların doğurduğu sorunları vatandaş da hissediyor. Öğretmenin vali, bürokratın rektör, eski vekilin büyükelçi olarak atandığı sistemde işler istenildiği gibi yürümüyor, yürüyemez. Eğitimde de herhangi bir standardımız yok. Aslında eğitim sistemimizin en büyük sorunu, bir eğitim sisteminizin olmayışı. Neredeyse üç yıl aralıksız devam eden bir program bile yok, standart bir müfredat yok. Hiçbir çocuğumuz başladığı sistemle okulu bitiremiyor. Pandemide bir de EBA çıktı, evlere şenlik. “Ekonomik istikrar” dediniz, paket üstüne paket açıkladınız ama içinden karşılıksız destek değil, kredi çıktı. Vatandaş, yine, herkesin hesabını ödediği sofradan aç kalktı. Tarımda teşvikleri hasattan hemen sonra açıklayamıyorsunuz. Üretici yeni dönemde ne üreteceğini doğru planlayamıyor, gıda açığı yaratıyorsunuz. Yetmiyor, tam hasat döneminde ithalat yapıyor, âdeta üreticiyi cezalandırıyorsunuz. Burada da bir standart yok. peki, bugünlere nasıl ve niye geldik? Yönetim anlayışınız ve Cumhurbaşkanlığı sisteminiz yüzünden. Atamalarınızda liyakat gitti, sadakat geldi; standart gitti, keyfiyet geldi. Tüm bunlar, yatırımcıların güvenlerini kaybetmesine sebep oldu. “Gece yarısı Resmî Gazete’de yayımlanacak bir tebliğle her şeyimi kaybedebilirim, yatırımlarım çöp olabilir.” korkusu yaşayan hiç kimse yatırım yapmaz. Bunun siz de farkındasınız. Bu yüzden de dilinize zihniyetini bile kavrayamadığınız bir “reform” kelimesi tutturdunuz. Oysa çözüm bize göre basit, size göre zor; hukukun üstünlüğü, gerçek kuvvetler ayrılığı, üretim ekonomisine yönelmiş, bir merkezin keyfiyetinde değil, kendi kendine yeten ama dünyayla menfaatleri kapsamında ilişkide olan bir ülke olmak.