Hukuk, Adalet, Bağımsız Mahkemeler Yoksa Uluslararası Ticaret de Olmaz…
Yayınlayan
27 Şubat 2020 Perşembe Günü
TBMM Genelkurulunda; Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu Teklifinin 2nci Maddesinde
“Avrupa Birliği Uyum Yasaları, Avrupa Pazarı, Gezi Olayları ve Yargı Bağımsızlığı ile Ülkedeki Hukukun Durumu” Hakkında Konuştum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 2’nci maddesi hakkında partim adına söz almış bulunmaktayım.
Teklifin 2’nci maddesi kanunun kapsamıyla alakalı olup maddenin (1)’inci bendinde kanunun kapsamı “Piyasaya arz edilmesi hedeflenen, arz edilen, piyasada bulundurulan veya hizmete sunulan tüm ürünleri kapsar.” olarak açıklanmıştır. Bunun da istisnası olmaması gerekmektedir. Teklif Komisyonda görüşülürken partimizin değerli milletvekillerinin 12 ayrı madde üzerinde verdikleri kapsamlı önergelerin reddedilmesiyle teklif eksiktir, muğlaktır, düzeltilmeye muhtaçtır.
Değerli milletvekilleri, elbette hepimiz, Türk mallarıyla gurur duyuyoruz; başta AB ülkeleri olmak üzere, Türk mallarının tüm dünyada, her yerde satılmalarını istiyoruz. Ancak Avrupa pazarında ürünlerimizin yer alması, sadece o malların üretim şekline ve kalitesine bağlı değildir. Bir ülkede hukuk yoksa, adalet yoksa, mahkemeler bağımsız değilse ve en önemlisi can ve mal güvenliği yoksa, o ürünleri kârlı ve devamlı bir şekilde yurt dışına satamazsınız.
Yabancı tüccar, alışverişte hukuk güvenliği ister, bağımsız yargı ister, adalete hızlı ve etkin erişim ister; hukuk yoksa ticaret de olmaz. Bakınız, Avrupa Birliği standartlarına uyacağız diyerek, pazar payı artırmak için teklif getiriyorsunuz; çok güzel ama AB standartlarında demokrasiyi, hukuku ve insan haklarını da getirmeniz gerekiyor. Unutmayın, bir ülkede hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve demokrasi yoksa, o ülkede ekonomik ve toplumsal gelişme de hayal olur. Yabancı yatırımcı ve ortaklar, her zaman iş yaptıkları ülkelerin demokratik ve hukuksal durumlarına bakarlar. Eğer kendisini, parasını ve mallarını güvende hissetmezse, o ülkeye yatırım yapmaz ve o ülkeden alışveriş etmezler. Düşünün, siz tacir olsanız, bir kabile devletiyle mi çalışırsınız yoksa bir hukuk devletiyle mi alışveriş yaparsınız?
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti maalesef tarihinin en ağır yargı krizini yaşamaktadır. Mahkemeler, verdikleri kararlar sonrasında dağıtılmakta, karar veren yargıçlar hakkında henüz imzaların mürekkebi dâhi kurumadan soruşturmalar açılmaktadır. Anayasa’nın 138’inci maddesi çiğnenerek hâkimlere talimat verilmekte, belirli yargılamalar için müşahhas tayinler yapılmakta, kararı beğenilmeyen hâkimler ya sürülmekte ya da haklarında soruşturmalar yapılmaktadır. Bugün, yüksek mahkeme, AİHM kararlarının uygulanmaması dâhi olağan hâle gelmiştir. Bunun en son örneğini Gezi davasında gördük.
Değerli milletvekilleri, Gezi demişken geçmek olmaz; Gezi direnişi, Anayasal ve demokratik hakkın verdiği dayanışma günlerinin adıdır. Şiddetten, nefretten, kutuplaşmadan, kötülükten uzak olan her siyasi görüşten vatandaşımız, başta gençlerimiz, işçilerimiz, emekçilerimiz hepsi aynı saf ve temiz duygularla bir araya geldiler. Gezi, bütün Türkiye’yi temsil eden, farklı kesimlerden insanlarımızın en görkemli dayanışma günleriydi. Anayasa’mız ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, insanların barışçıl gösteri yapabileceğini ve bunun engellenemeyeceği konusunu açık bir şekilde hükme bağlamıştır.
Gezi direnişinde gençler, Anayasa’ya karşı gelmedi; tam tersine, Anayasa’ya karşı gelen, Anayasa’ya aykırı hareket eden iktidara Anayasa’dan ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden güç alarak âdeta hukuk dersi verdiler. Gezi direnişi, yargının FETÖ’ye referandumla teslim edildiği 2010 sonrasında, adalet, eşitlik ve vicdanın tamamen yok edildiği bir ortamda bir adalet ve vicdan çığlığı oldu. Bunu da bütün dünya kabul etmektedir. (CHP sıralarından alkışlar) Bakınız, Türkiye’nin itibarını saray iktidarı yolsuzluk, yoksulluk ve hukuksuzlukla düşürürken Gezi direnişiyle gençlerimiz ülkenin itibarını yükselttiler.
Değerli milletvekilleri, uzun lafın kısası, hukuk yoksa, adalet yoksa, bağımsız mahkemeler yoksa uluslararası ticaret de olmaz. Ülkemizin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Devlet hâlinde teşkilatlanmış bir insan toplumu anayasasında, adalet kuvvetinin bağımsızlığının önemini açıklamaya gerek yoktur. Milletlerin yargı hakkı bağımsızlığının birinci şartıdır. Adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak varlığı kabul edilemez.” Maalesef, adalet kuvveti bağımsız olmayan bir milletin devlet olarak varlığı kabul edilemez. Lütfen, Türkiye’de hukuktaki son gelişmeleri düşünelim; buna göre, Türkiye’de artık yargıya karışmaya, yargıya talimat vermeye bir son verelim.
Hepinize iyi günler dileyerek Regaip Kandili’nizi kutluyorum.
Saygılar sunarım.