Genel Kurul (10.06.2020)
Yayınlayan
CHP Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in Genel Kurul Konuşması:
CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde her şey bir adamın iki dudağı arasında. İnisiyatif alabilen idareci kalmadı. Tarım Bakanı derseniz hayal dünyasında, hiçbir çiftçi zarar etmiyormuş, herkes çok mutluymuş. Genel Kurulun olmadığı her gün sahadayım, mutlu olan bir çiftçi bile göremedim. Sayın Bakan belli ki tarım ürünlerini ithal ettiği ülkelerdeki çiftçilerden bahsediyor, Türk çiftçisi kan ağlıyor.
Arkadaşlar, dün TARSİM yöneticileri bir açıklama yaptı. “Aşırı sıcaklıklardan kaynaklanan zararları karşılayamayacağız.” dedi. Çalışmaları sürüyormuş, belki seneye sigorta kapsamına alınırmış, bu nasıl iştir anlamadım. Çiftçinin bu yıl desteğe ihtiyacı var çünkü ürünleri yanmış, donmuş, dolu vurmuş, fırtınadan dökülmüş, doğal afetlerden zarar görmüş. Karşılayın kardeşim çiftçinin bu zararını. Çiftçi fahiş fiyatlara sulamış, ilaçlamış, gübrelemiş, bir afetle hepsini kaybetmiş ama iktidardan beklediği desteği göremiyor, sırtını yasladığı devlet arkasından çekiliyor. Çıkıyorsunuz “Çiftçi sigorta yaptırmıyor.” diyorsunuz. Sigortasını yaptırmış olan çiftçiyi bile korumayan sigortayı çiftçi niye yaptırsın? Sigorta yaptıranı korursan sigorta yaptıran çiftçi devam eder ve çiftçi üretimini artırarak üretimde kalır. Ancak, maalesef AKP İktidarı çiftçiyi yalnız bıraktı, kaderine terk etti. Değerli arkadaşlar, AKP sadece çiftçileri kaderine terk etmedi.
2002 yılında “Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklarla mücadele edeceğiz.” diyerek iktidara geldiler. Bugün, şehit aileleri için toplanan bağışlara bile göz diktiler. 15 Temmuz Gazilerinin eylemi vardı. Şehit yakınları ve gaziler için vatandaş boğazından kıstı, para topladı. Tam 309 milyon lira, nerede bu para? Beşiktaş’taki hain saldırıda 39 polis, 7 sivil vatandaşımız şehit oldu. 52 milyon lira para toplandı, nerede bu para? Bilen var mı arkadaşlar? AKP Genel Başkanı gitti, Kaddafi’den 250 bin dolar para aldı. “Şehit ve gazi derneklerine vereceğim.” dedi. Değerli arkadaşlar, ben sormaktan utanıyorum, bilen var mı? Nerede bu paralar? Hamasete gelince mangalda kül bırakmıyorsunuz. Maşallah! Sahtekârlık konusu olunca Sülün Osman’a taş çıkarıyorsunuz. Satmadık köprü, peşkeş çekmedik arazi bırakmadınız, parsel parsel sattınız.
Şimdi gözünüz Mersin Marina’da. 2010 senesinde Mersin Marina’yı yandaşa verdiniz. Dediniz ki: “Sen burayı yüzde 5 yapı yoğunluğuyla yap, işletmek için de şu kadar sene sana.” Şimdi değerli arkadaşlar, bir şey soruyorum: Vatandaşlar mı kanuna uyarlar -hukukçular çok daha iyi bilir- kanunlar mı vatandaşlara uydurulur?
2013 yılında ne hikmetse Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mersin Marina’nın 1/1000’lik imar planında küçük bir değişiklik yaptı. İhaleyi verdikten sonra yapı iznini 2 katına çıkardı, 2 kat fazla rant verdi. Peki, bunun karşılığından devletin kazancı oldu mu? İnsan ya sözleşme süresinin kısalmasını ya da şirketin devlete ödediği kiranın artmasını bekliyor değil mi? Arkadaşlar, bu konu hakkında soru önergesi verdim, Sayın Bakan da yanıtladı. Yanıtı özetliyorum: Yatırımcının kara kaşına, kara gözüne yapmışlar bu değişikliği. Ne sözleşme süresi kısalmış ne kirada bir artış olmuş. Ama yandaş müteahhit köşe olmuş, köşe. Sonra burası davalık oldu. İdare mahkemesi “Hop kardeşim.” dedi. “Alt ölçekli plan üst ölçekli plana uymak zorunda. Senin yaptığın değişiklik üst plana uymuyor.” dedi, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu işi kendine görev bildi, 5 Haziranda ilana çıktı. Üst planı alt plana uydurmaya çalışıyorlar. Şimdi size tekrar soruyorum: Vatandaş mı kanuna uyar, kanun mu vatandaşa uydurulur?
Muz cumhuriyetine döndürdünüz ülkeyi, muz cumhuriyetine. İlla birilerine yardım mı etmek istiyorsunuz? Kardeşim, çiftçiye hakkı olan desteği verin, işçiye hakkı olan desteği verin, esnafa hakkı olan desteği verin. Üç ay işten çıkarmayı yasaklamakla iş bitmiyor. Bu esnaf işçisine maaşı neyle ödeyecek, nasıl ödeyecek, ona çare bulun. İşsizlik Fonu’ndaki 130 milyarı cebe indirmeyin, haklı olana verin. İnsanlar eline geçen 3-5 kuruşu kiraya, faturaya yatırmak zorunda kalıyor. Üç ay dükkânını açamayan esnafın telefonunu kesti TÜRK TELEKOM. Bankalar kapalı dükkândan pos cihazı parası alıyor. Esnaf kan ağlıyor, “Kirayı ödeyemiyorum, kira desteği istiyorum.” diyor.
Değerli arkadaşlar, ülkeyi ne hâle getirdiniz, biliyor musunuz? Bir kadınımızın akşam sokaklarda “Artık yemek var mı?” diye bağırdığı bir ülke hâline getirdiniz. Sizlerden utanıyorum!