Çin modeli değil, resmen Çin işkencesi.
Yayınlayan
İnsanlık ve dünyayı dönüştürecek yeni bir endüstri devrimi döneminin içerisindeyiz. Endüstri 4.0 dönüşümü; inovasyon, esneklik ve verimlilik sütunları üzerinde yükseliyor. Düzenli şikâyet ettiğiniz Covid döneminde küresel tedarik sürecinin aksaması, Batı’nın en doğusunda, Doğu’nun en batısında yani tam merkezdeki stratejik konumuyla, ülkemiz için önemli fırsatlar yarattı, yaratacak. Peki, tam da bu avantajları değerlendirip modern enstrümanlarla bir kalkınma hamlesi gerçekleştirmek dururken siz ne yapıyorsunuz? Ucube Çin modelini ortaya atıyorsunuz. Çin modeli değil, resmen Çin işkencesi. Nedir bu Çin modeli? Çalışanın hiç kimse olduğu, kimsenin hak ettiğini alamadığı, alın terinin yok sayıldığı, ucuz iş gücünün başarı, standart hâline geldiği modern çağın köleliği. İstiklal Şairimiz Akif ne diyor: “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım/Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!” Sizin esaret modeliniz bize uymaz; Türk milleti ilini, töresini Çin’den devşirmez. Sözde ekonomik kurtuluş savaşınızda Çin’den dost da müttefik de olmaz. Bakın Uygur Türklerine, ne demek istediğimi anlarsınız. “Çin başardı, biz de başarırız.” dediğiniz sistem, otokratik rejimlere has, kendi elitlerini zengin edip toplumun geri kalanını yoksullaştıran bir sistem. Yormayın kendinizi, siz zaten kendi elitlerinizi zengin edip misyonunuzu tamamladınız. Tekrar söylüyorum: Bu, size uyabilir ancak Akif’in dediği gibi, hür yaşayan bizlere uymaz. Biz son on yılda önce yoksul, şimdi de fukara olduk, yarın da zenginin tebaası yapma peşindesiniz. Millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüşken sizler şahsi menfaatlerinizi müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etme niyetinde misiniz? Atatürk yüz yıl önce “Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” diyerek görevimizi tevdi etti. Sizlere de tavsiyemiz çareyi dışarda aramayın, arayanlar bulamadılar, unutmayın.
Sadece iklim ve çevre politikalarını değil, ekonomi, sanayi, eğitim, istihdam piyasaları, vergi, dış ticaret, sosyal koruma politikalarını da kökünden değiştirmemiz gereken iklim çağına, yeni iklim rejimine giriyoruz. Bu iş başkanlıkla yürümez. Çok fazla ilgili bakanlık var. “Devrim” gibi havalı bir algıyla, sunumla başladınız ama Enerji, Hazine, Tarım Bakanları büyük devriminiz üzerinden birer muğlak cümleyle geçtiler, Teknoloji Bakanı biraz değindi ama o da son derece yetersiz. Tabirler, tarifler uçuyor kaçıyor, gerçekler ise ekonomi gibi, yokuş aşağı yuvarlanıyor. Bürokratlar aslında ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyor ama karar vericiler uyuyor. Sizler uyurken iklim değişikliği sorunları da kabusumuz oluyor. Aylarca söyledim, yine söylüyorum; Bakanlığa bağlı bir Başkanlıktan daha etkin, lider bir kuruma yani ekolojik geçiş bakanlığına ihtiyacımız var. Çünkü dünya bugün ikiz dönüşümün eşiğinde. Dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm eş zamanlı ve kol kola ilerliyor. Tüm sektörleri yatay kesen dijital ve yeşil dönüşüm, sadece çevreci değil, aynı zamanda ekonomik bir dönüşümü de temsil ediyor yani romantik değil, gerçekçi. Özetle, yeni bir dünya kuruluyor; taraflar bu çerçevede kutuplaşıyor ve yarının dünyasına hazırlanıyor. Sizse demode yöntemlerle, alın terini rehin vererek büyümenin hayalini kuruyorsunuz. Çok ama çok yanlış yoldasınız. Ülkemizin izlemesi gereken ekonomik model, sürdürülebilir kalkınma ilkesi üzerine inşa edilmeli, nokta. Yeşil ve dijital dönüşüme katılmayan ülkeler dünya ticaretinden, teknoloji transferinden ve küresel finansmandan dışlanacak. Bu sebeple, kısa, dönemsel avantajlardan çok, uzun vadeli yatırımların önü açılmalı. Dünyanın üzerinde çalıştığı sürdürülebilir finans stratejilerine, doğal sermaye muhasebesine ve yeşil tahvillere yönelik çalışmalarr ivedilikle başlatılmalı. Çünkü artık “Ya katıl ya atıl.” dönemindeyiz. Peki, biz bu zihniyetin neresindeyiz? İklim Değişikliği Performans Endeksi 2022’de Türkiye dâhil en yüksek emisyona sahip 60 ülke ve Avrupa Birliğinin performansları değerlendirildi. Bu endeksle, Paris İklim Anlaşması onayı ve 2053 için net sıfır emisyon beyanıyla çok düşük performans seviyesinden düşük seviyesine çıkarak 42’nci sırada yer aldık. Performans endeksinde yükselmek verilen sözler ile yapılanların oranına bağlı. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz; onlar da lafa değil, işe bakıyorlar.