CHP Sözcüsü Faik Öztrak Basın Toplantısı / 1 Şubat 2021
Yayınlayan
Ülkeyi yönetenlerin bilimle arası hoş değil. Özgür düşünceyle arası hoş değil, akademik özgürlükle arası hoş değil. Özgür üniversite kavramıyla arası hiç hoş değil.
Üniversiteler sadece bir kampüsten ibaret değil. Bu fiziki mekânı, bir bilim yuvası yapan öğretim üyeleridir, öğrencileridir, emekçileridir. Ancak bilginin üretilmesi özgürlüğü gerektirir. Bunu da sağlayan bilimsel ortamın yönetimidir. O nedenle dünyada saygın üniversitelerde yöneticiler, üniversitelerin geleneklerine, dokusuna uygun olarak belirlenir. Çoğunda da liyakat ilkesi dikkate alınarak, üniversitelerin mütevelli heyetleri tarafından seçilirler.
Bilimle arası iyi olmayan saray, bir ay önce, Boğaziçi Üniversitesi’ne rektörlüğüne kayyum atadı. Atama dünyada kabul görmüş yöntemlere göre yapılmadı. Boğaziçi Üniversitesinin teamüllerine uygun olarak da yapılmadı.
OHAL’de başlayan, OHAL’den sonra da olağanlaştırılan, bir düzenlemeyle bu atama yapıldı.
Kayyum siyasi bir isim… Ehliyeti, liyakati tartışmalı. Beyanatları ise yalanlı,
tezinde “intihal”, yani “akademik hırsızlık” iddiaları da cabası.
Boğaziçi Üniversitesi’nin öğretim üyeleri ve öğrencileri de haklı olarak, bu atamaya demokratik tepki gösterdiler. Bu tepki son derece meşrudur. Bu barışçı direniş son derece haklıdır. Bu tepkiye ve direnişe sonuna kadar elbette sahip çıktık, çıkacağız.
Ancak Boğaziçililerin haklı ve meşru taleplerinin itibarsızlaştırılmasına, kirletilmesine yönelik her türlü provokasyona, tahrike karşı da öğretim görevlileri, öğrenciler, hepimiz uyanık olmalıyız. Provokasyonlara ve provokatörlere izin vermemeliyiz.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, inanların inançlarına yönelik aşağılamaları da, insanların tercih ve yaşam tarzına yönelik nefret dilini ve hakareti de kabul etmeyiz.
Hukukun siyasetin oyuncağı yapılmasını reddederiz. Savcıların talimatla suçun vasfının değiştirerek öğrencileri tutuklamasını, yapılan tahrik ve kışkırtmanın bir devamı olarak görüyoruz. Ülkenin polis teşkilatının emanet edildiği İç İşleri Bakanı’nın, yaşam tarzı ve tercihler üzerinden kullandığı
“sapkın” dil bir nefret suçudur. Bunu kınıyoruz.
Görevleri toplumun hassasiyetlerini kaşımak değil, provokasyonları önlemek olan saray ataması şürekânın nefret naraları, linç dili, bu işin senaryosunun belli mahfillerde yazıldığı izlenimini giderek güçlendirmektedir.
Biz, oy devşirmek için toplumu bölüp parçalayan,
Her türlü değeri istismar etmekten çekinmeyen,
Riyakâr bir siyasal anlayışla mücadele ettiğimizin farkındayız.
Bu riyakârların niyetinin kirli olduğu açıktır.
Mukaddes kitabımız Kuran-ı Kerim ile dalga geçen, rüşvetçi bir bakan eskisini bu ülkenin Büyükelçisi yapanların,
Kabe’yi pastalarına maket yapıp, kesenlerin,
Kabe’nin etrafına oteller, AVM’ler yapılırken sessiz kalanların,
Ne inanların kutsalını ne de Kabe’yi savunmak gibi bir dertleri olmadığını da biliyoruz.
Türkiye bu riyakâr, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı siyasetten artık çok yoruldu, çok çekti.
Biz, Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlileri ve öğrencilerinin haklı ve barışçı direnişlerine destek vermeye devam edeceğiz. Bu meşru direnişi itibarsızlaştıracak tahriklerle de mücadele edeceğiz. Ve yine bu olayların,
Milletin gerçek sorunlarının karartmak için kullanılmasına da izin vermeyeceğiz.