CHP İzmir Mv Murat Bakan – TBMM Genel Kurulu – Çevre Ajansı Kurulması Hakkında Kanun Teklifi
Yayınlayan
Çevre Ajansının kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.
Çevre Komisyonunda her siyasi gruptan arkadaşımızın söylediği bir söz var “Çevre konusu partiler üstü bir konu.” Küresel anlamda, dünya, çevre noktasında bir felakete doğru gidiyor. Ulusal anlamda da çevreyle ilgili sorunlarımız var. Biz bu sorunları birlikte çözelim diye konuşuruz. Tabii bu konuşmamız eyleme dönüşüyor mu? Bu çevre kanunu görüşmeleri noktasında, ben bununla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşacağım.
Komisyonda konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin gelmesi lazım, meslek odalarının gelmesi lazım. Bu konu özel sektörü yani içecek sektörünü ilgilendiriyor, özel sektör temsilcilerinin de kendisini ilgilendiren konuyla ilgili gelip Komisyonda görüşlerini açıklaması lazım. Bu işin arkasındaki en önemli sivil toplum örgütü yani depozito sisteminin çıkması gerektiğini söyleyen WWF yok, TEMA yok, Doğa Derneği yok, Buğday Derneği yok, Kuzey Ormanları Savunması yok, yok, yok, yok.
Depozito sistemi bizim uzun zamandır söylediğimiz bir şey, doğru bir yöntem; içinde başka şeyler de var, pozitif. Ama siz elinize her gelen kanunu, her gelen kanunu yozlaştırarak getiriyorsunuz.
Kamu tüzel kişisi oluşturuyoruz ama kamu tüzel kişisi, Kamu İhale Kanunu(KİK)’ndan muaf! KİK’ndan muaf olmaması gerekir. Çünkü 4734 sayılı Kanun diyor ki: “Genel bütçeli idareler, katma bütçeli idareler, özel idareler, belediyeler, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, KİT’ler…” Tüm kamu kaynağı kullanan kuruluşları tarif etmiş. Siz bir kamu tüzel kişisi kuruyorsunuz ama KİK’ndan muaf ediyorsunuz. Sadece onunla kalmıyor, yine kamu tüzel kişisi kuruyorsunuz, kurduğunuz kamu tüzel kişisi kamu personeli çalıştırmıyor yani geçici olarak kamudan, bakanlıktan personel alıyor ama kamu personeli çalıştırmıyor, İş Kanunu’na tabi. Yani buradan bir kamu tüzel kişisi kurup, KİK’ndan muaf yapıp İş Kanunu’na tabi personel almaktan ne anlarsınız? Ne anlatır size bu? Burada bir rant var ve burada AK PARTİ için bir istihdam kaynağı var. Yani her gün bir AK PARTİ’li arkadaşımızın eşinin, dostunun, yakınının, akrabasının makam, mevki, orun sahibi olduğu, birden fazla insanın birkaç tane yönetim kurulunda olduğu bir atmosferde siz bu kanunu getiriyorsunuz yani güzel bir işi elinize, yüzünüze bulaştırıyorsunuz, yozlaştırıyorsunuz.
Depozito sistemi gelsin istiyoruz. Dünyada bunun başarılı örnekleri var, Avrupa’da başarılı örnekleri var. Bu başarılı örnekler ne yapıyor biliyor musunuz? Diyor ki: “Bu konudaki özel sektör kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü oluştursun, bu depozito sistemini o yönetsin.” Niye? Vatandaş ödediğinde depozitoyu yani para ödediğinde depozito için bir para birikiyor; o biriken para arttıkça bir kâr ya da bir rant alanı olmasın, o geriye dönebilsin istiyor. Özel sektör eğer bunu oluşturduğu bir kâr amacı gütmeyen kuruluşla yapsa geri döndüğünde GEKAP’a para ödemeyecek bunun için. Yani bu sistemin bir aklı var, bir mantığı var ama biz yasanın geliş şekli, oluşturulma şekli KİK’ndan muaf tutulması… Demek ki amaç burada depozito sistemiyle oluşacak atığı önlemek değil, burada oluşacak 20 milyar rant birilerine nasıl dağıtılacak o mantık var, biz böyle anlıyoruz.
Şimdi, bir de kanun teklifi sahibi Selman kardeşimle ilgili bir eleştiri de bulunacağım. Anayasa görüşmelerinde dedik ki, Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini getirirseniz yasama, yürütme, yargı birleşir, tek elde toplanır. Ama bu kuvvetlerin yasama, yürütme, yargının bir kişide birleşmesinden daha kötüsü ne biliyor musunuz arkadaşlar? Daha kötüsü bir ailede birleşmesi. Arkadaşımız, kanun teklifini hazırlamış, komisyondan geçmiş, Meclise gelmeden sunum yapmaya kime gidiyor biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanının eşine gidiyor. Ben 1994 yılından beri aktif siyasetin içindeyim. Böyle bir şeyi ne duydum, ne gördüm, ne biliyorum. Yani Cumhurbaşkanına gidebilirsiniz, yürütmeye “Biz yasama olarak bunu hazırladık.” dersiniz ama siz Gazi Meclisin bir üyesisiniz. Siz en ali görevi, en yüce görevi yapıyorsunuz. Protokolde Cumhurbaşkanının eşine bir milletvekili gidip “Kabul edildim huzura, kanunu sundum.” der mi ya, böyle bir şey var mı? Yani bunu birisi anlatması lazım, bunun neresi politika? Böyle mi güçlü yasama arkadaşlar? Güçlü yasama dediğiniz…
Biz parlamento güçlü olsun istiyoruz, yasama güçlü olsun istiyoruz. Bütçe Komisyonuna bir bürokrat arkadaşımız geldiğinde “Ben milletvekiline hesap veriyorum.” diye düşünmesi lazım. Yani o hissiyatla gelmesi lazım. “Ben nasıl hesap vereceğim.” diye gelmesi lazım. Yasamanın güçlü olması demek bu ülkede demokrasinin güçlü olması demek. Yasama organının bir üyesi gidip Cumhurbaşkanına da değil, Cumhurbaşkanının eşine sunum yapıyorsa orada yasama, yürütme, yargı tek kişinin elinde de değil, tek ailenin elinde birleşmiş demektir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.