CHP İzmir Mv. Murat BAKAN – Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bütçesi Komisyon Görüşmeleri (11.11.2019)
Yayınlayan
TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda 2020 bütçesinin görüşmeleri devam ediyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinde temel konumuz Paris İklim Anlaşması idi.
Avrupa Birliği ve 186 ülkenin parlamentosu tarafından onaylanmış, tarihin en geniş katılımlı anlaşmasını onaylamayarak Angola, Güney Sudan, Irak, İran, Lübnan, Libya, Yemen gibi ülkelerin yanındaki yerimizi aldık.
Cumhurbaşkanı gitti, Birleşmiş Milletler İklim Eylem Zirvesi’nde şahsi PR’ını yaptı ve eşinin Sıfır Atık Projesi’yle övündü, 2050’ye kadar yapacağınız yeni binalarla sıfır karbonu hedeflediğinizi, sera gazı emisyonunu metro hatlarıyla düşüreceğinizi anlattı ama sera gazı emisyonunu düşürerek küresel sıcaklık artışını yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmayı hedefleyen Paris İklim Anlaşması’nı ağzına bile almadı.
İklim krizi; hava, su, toprak krizi demek.
İklim krizi, gıda krizi demek.
İklim krizi ekonomik kriz demek.
İklim krizi, sağlık krizi demek.
Gerçek beka sorunu, küresel iklim krizidir.
Çünkü, ölü gezegende gelecek olmaz!
Bakan Bey önce Türkiye’nin ekonomik büyüme, nüfus artışı gibi ölçütler dikkate alındığında mutlak emisyon azaltımı yapılmasının imkânsızlığından ve finansal desteğe ihtiyaçtan bahsetti.
Sonra, 2030 yılında 246 milyon, 2012-2030 yılları arasında ise toplam 1 milyar 920 milyon ton sera gazı emisyonu önlenmiş olacağına dair hedeflerini bildirdi. Bu çelişki nasıl açıklanır, bilemiyoruz.
Paris İklim Anlaşması’ndaki ‘gelişmiş ülke’ statüsünden para alabilmek adına ‘gelişmekte olan ülke’ sınıfına düşürülmek için BM’ye yapılan başvuru yeni bir bilgi değil.
Türkiye’nin bu talebi geçen yıl Polonya’daki BM İklim Konferansı’nda gündeme dahi alınmamıştı.
Gerçekçi olmak gerekirse, anlaşmaya taraf tüm ülkelerin onayını gerektiren bu başvurudan istenilen sonucun alınması pek mümkün görünmüyor.
Zaten Bakan Bey de umudunu kesmiş olacak ki başka fon ya da kredi arayışlarında olduklarını belirtti.
Tüm bundan anlaşılıyor ki Paris İklim Anlaşması konusu çoktan kapanmış.
Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın konuya yaklaşımı bir Ekonomi Bakanı gibi… Bu bakış açısıyla ve zihniyetle hiçbir zaman ‘gelişmiş ülke’ olamayız, hatta ‘az gelişmekte olan ülke’ bile olamayız.
Kaldı ki iklim kriziyle mücadeleyi Paris İklim Anlaşması kapsamında alınacak hibeler ya da aranan başka fonlar üzerinden kurmak da yanlış bir politika.
Uluslararası arayışta sonuç elde edememenin, ulusal düzeydeki çalışmaların durması anlamına geliyor olması bu konudaki samimiyetsizliği de gözler önüne seriyor.
İklim krizine para ayıramıyoruz ama lafa gelince IMF’ye bile borç veriyoruz…