Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a “iklim krizi” çağrısı…
Yayınlayan
Meclis’te “Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi” amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu’nda çalışmalarımız devam ediyor…
Bu hafta Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, komisyonumuza geldi ve bir sunum yaptı.
Sayın Bakan’a, iklim kriziyle ilgili değerlendirmelerimizi ilettik, beklentilerimizi ifade ettik ve Bakanlık faaliyetleriyle ilgili sorular sorduk.
Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan 5 ülkeden biriyiz: Eritre, Yemen, İran, Irak ve Türkiye!
Bize bu utancı yaşatmayın!
Bizim COP26’dan önce Paris’e taraf olmamız ve orada masaya oturmamız, o yeni oluşacak karbonsuz ekonomik sistemin bir parçası olmamız, Türkiye’nin haklarını, menfaatlerini, ulusal çıkarlarını savunmamız lazım. Biz bunu temenni ediyoruz “Acilen Paris!” diyoruz.
***
Yanı sıra, kömürlü termik santraller artık ekonomik bir model değil ama Çevre ve Şehircilik Bakanı olarak iklim kriziyle ilgili, karbonsuz bir ekonomiden bahsetmiyor; termik santrallerden, kömürden çıkışla ilgili hiçbir şey söylemiyorsunuz…
***
Türkiye çöp dağları oldu, ovalarımızdan, tarlalarımızdan çöpler çıkmaya başladı, şehirler arasındaki konteynerlerden Belçika’nın, Hollanda’nın çöpleri çıkmaya başladı, dere kenarlarında yakılmış, tarım arazilerimizi, derelerimizi kirleten yakılmış çöpler; polietilen ithalatını yasakladınız, yüzde 70’i durdu.
Bu sefer plastik ihracatçıları ayağa kalktılar, PAGEV vesaire ortalığı feryada verdiler ama bu konteynerler gelirken, dönüşmeyen atıklar gelirken hiçbirinin sesi çıkmıyordu. Demiyorlardı ki: “Bu işi kontrol edin doğru düzgün, burada bir sıkıntı olmasın, ülkemiz kirlenmesin.”
Şimdi ortalığı ayağa kaldırdılar ve duyuyoruz ki tekrar plastik atık ithalatı Türkiye’de kontrollü şekilde şey yapılacak.
Biz artık ithal edilmesin demiyoruz ama önce kendi atığımızı dönüştürmemiz lazım. Türkiye’nin, şu an, mevcut çöpünde bulunan plastik hammaddesini biz dönüştürebilirsek bu geri dönüşüm, katı atık dönüşüm tesislerinin tamamını şeye sokabilirsek biz kendi ihracatımızı sağlayacak hammaddeyi zaten karşılayacağız.
Niye cari açık yaratalım, dışarıdan milletin çöpünü alalım ülkemize? Bunun bir kısmı da biliyorsunuz geri dönüştüremiyor ya gömeceksiniz ya yakacaksınız. Türkiye’nin kendi çöpünü hammadde hâline getirebiliyor olması lazım…
Plastik atık ithalatıyla ilgili ciddi anlamda bir ön çalışma yapmadan bu kapının aralanmaması gerekir, yani bununla ilgili ciddi çalışma yapılması lazım. Niye? INTERPOL’ün raporu var.
INTERPOL diyor ki: Plastik atık ithalatı aynı zamanda suç rotalarını belirliyor. Fas’ta Çevre Bakanı istifa etti, niye istifa etti? Karışık atık geldiği için, yakıldığı için. Bu atıkların, balyalarının dışına temizlerini koyuyorlar, kirlileri de içine koyuyorlar. Dolayısıyla iyi bir kontrol mekanizması kurulamazsa, gümrüklerde bunlar iyi analiz edilemezse bize karışık atıklar yine gelmeye devam edilir, para kazanılırsa ülkemizde çok sömürgesi olur Avrupa Birliği’nin. Bu konu çok hassas bir konu…
***
Kanal İstanbul…
Ekolojik açıdan doğru bir değerlendirme yapılmamış Kanal İstanbul’la ilgili. Proje alanında deniz, göl, dere, bataklık, kumul, sazlık, orman, tarım, mera, maki, kayalık ekosistemler var. Burada çok sayıda canlı türü var ve bunlar taşınma yöntemiyle korunacak gibi bir rapor var. Hâlbuki, taşıma, doğal olarak hayatını sürdüremeyenler için geçerli. Eğer burada bir taşıma yapılırsa bunların yeni gittikleri habitatlarda var olup olmayacaklarını bilmiyoruz, oradaki biyolojik çeşitliliğe zarar verecek Kanal İstanbul. Dolayısıyla önemli bir eksiklik bu.
Bir başka konu bu çıkacak hafriyatla ilgili. Çıkacak hafriyatın Karadeniz kıyısına döküleceği söyleniyor. Bu da çok ciddi tehlike, zaten hafriyat atıklarını dolgu olarak kullanmak yönetmelik gereği yasak, yasak olan bir şey yapacağız diyorsunuz ve oradaki deniz ekosistemini tamamen öldürecek bir şey, hafriyatın dökülecek olması Karadeniz kıyılarına. Çok sayıda organik maddeyi de denize dökmüş olacaksınız böylelikle. Yeraltı suyu ile ilgili arkadaşlar söylediler riskleri.
***
Tek kullanımlık plastiklerle ilgili yasaklanmalı diye ben Mecliste üç yıldır bas bas bağırıyorum. Sayın Mehmet Emin Birpınar’a da bir gün yine Komisyonda söyledim “Yasaklayın şunu.” Dedi ki: “Bunun üreticileri var, sanayicisi var, bir anda yasaklarsak sıkıntıya girerler.” ama bu başka türlü olmuyor. Şu an, Avrupa Birliği’nde bir rapor yayınlamışlar, geçen elime geçti. Okyanusa giden plastik Akdeniz’den, plastiğin en büyük kirleticisi Türkiye. Bir numarada Türkiye var, iki numarada İtalya var. Yani bizim buradaki kirletmemiz okyanusa gidiyor, yani Akdeniz’i geçiyor.