BU KANUN MADENCİLERİN SORUNLARINI ÇÖZECEK Mİ?
Yayınlayan
CHP Karaman Milletvekili Av. İsmail Atakan Ünver’in 06/02/2019 tarihli TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma. (Maden Kanunu)
“Konuşmama “Maden Kanunu’nun değiştirilmesine yönelik bu teklif, ülkemizde madenciliğin ve madenle yaşayanların sorunlarını çözebilecek mi?” diye sorarak başlamak istiyorum. Mesela, 2014 yılında Karaman Ermenek’teki maden kazası sonrasında, Ermenek için hayat demek olan madenlerin çalışamıyor olma sorununu çözebilecek miyiz? Maden işçilerinin işsizlik sorununu çözebilecek miyiz? Hayatı, Ermenek’teki kömür madenlerinde çalışan işçilerin kazancına bağlı olan Ermenek esnafının sorununu çözebilecek miyiz? Ermenek’ten, Gargara’dan göçüp başka yerlerdeki madenlerde çalışmak zorunda kalan maden işçilerimizi tekrar Ermenek’e döndürebilecek miyiz? Hayır. Bu teklif bunların hiçbirisini yapamayacak. Üstelik Ermenek’e benzer bir tablonun ülkenin birçok yerine de yayılmasına sebep olacak. Zira, teklif, zaten sorunlu olan redevans uygulamasının daha da küçük sahalara bölünmesinin önünü açmaktadır.
Ermenek’te kazadan önce 8 ocak faalken bugün 2 kömür ocağı faaldir. Madenlerde kazadan önce 2.700 işçi çalışırken bugün 380 işçi çalışmaktadır. Ekonomisi kömür madenlerinin çalışmasına bağlı Ermenek’te hayat bitmiştir. Ermenek, Karaman’ın 2018 yılında nüfus anlamında küçülen tek ilçesidir. Bunun sebebi kaza değil, Soma kazasından sonra iş güvenliği tedbirlerinin artırılması yönünde yapılan düzenlemelerin mali boyutunu özel sektörün karşılayamıyor olmasıdır. Ermenek’te redevans uygulamasıyla bölünen maden sahaları çalıştırılamamaktadır. Aslında olması gereken maden sahalarını bölmek değil, birleştirmek ve hatta devletin sahibi bulunduğu madenleri bizatihi kendisinin işletmesidir. Ermenek’te dağların altında kömür var ama ne özel sektör ne de devlet bu kömürü çıkarmayı beceremiyor. İktidar Ermenek’in ve Ermenekli hemşehrilerimin yaşam mücadelesine kayıtsız kalıyor. Oysa ne Ermenek ne de Ermenekli madenciler böyle bir tabloyu hak ediyor. Karaman Ermenek’te dağların altında kömürü çıkaramıyorsunuz ama Karaman Merkez Akçaşehir beldesi ve Ayrancı ilçesi Ambar ve Kavuklar köyleri ile Konya’nın Karapınar ve Ereğli ilçesini kapsayan sahada Konya Ovası’nın göbeğinde, tarım arazilerinin tam ortasında henüz olgunlaşmamış linyit rezervini çıkarıp hem de yanı başına bir de termik santral kondurmayı düşünüyorsunuz. Bu, toprağa vefasızlık; havaya, suya vefasızlık, dahası insana vefasızlıktır.
Konya kapalı havzası dünyada ekolojik açıdan en önemli 200 alandan biridir. Her ne kadar buğday artık para etmese de Türkiye’nin buğday ambarı olarak bilinmektedir. Havzada 2 adet millî park bulunmaktadır. Ülkemizin ortalama yıllık yağışının yarısı kadar bir yağış almaktadır. Bu sebeple havzada yer altı suyu kullanımı oldukça yaygın ve önemlidir.
Bölgedeki rezervin tamamının çıkarılması sırasında 22 milyar ton hafriyat ortaya çıkacaktır. Kazılacak ve başka bir yere taşınacak bu hafriyatın yüzde 1’i bile tozlaşsa bu, yılda 700 bin ton tozun uçması demektir. Bunun yanı sıra işletmenin yapılacağı yerin bu yörede elde kalmış ender tarım topraklarının bir bölümü olduğu unutulmamalıdır. On binlerce yılda oluşan tarıma elverişli toprakların bu şekilde bir etkiye maruz bırakılması bölgenin tarım arazilerine büyük zarar verecektir.
Ayrıca, bölgedeki kömür ortalama 204 metre derinliktedir. Kömürün üzerinde toprağın 20 ila 60 metre altında yer altı suyu bulunmaktadır. Kömüre ulaşmak için yapılacak kazıdan önce bu suyun pompalanması gerekecektir. Bu uygulama ise zaten bölgede yaşanan yer altı suyundaki düşüşü hızlandıracak, bölgedeki obrukların sayısını ve büyüklüğünü artıracaktır. Bu, aynı zamanda bölgenin tarımsal sulama ve içme suyu kaynaklarını da büyük bir riskin altına sokacaktır. Bölgede akarsu ve göller kalmadığından kurulacak termik santral işletmesinin soğutmada kullanabileceği tek su kaynağı yer altı suyudur. Bu da otuz yıl boyunca 8.200 yer altı su kuyusunun sürekli çalışması demektir. Karaman il genelinde sulama kuyusu sayısının 6 bin civarında olması düşünüldüğünde bunun ne anlama geldiğini varın siz düşünün. Bölgede 60 bin kişinin tarımdan geçindiği düşünüldüğünde, madende ve termik santralde yaratılabilecek istihdam da bölge için hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
Yine, bölgede, tozlaşma ve termik santral kaynaklı oluşacak çevre kirliliğinin de bölge insanının sağlığı üzerinde yaratacağı riskler, özellikle kanser riski işin cabası ve en önemli muhtemel negatif sonucudur. Bu sebeple, başta bu proje ve tarımsal alanları katledecek benzer projeler iptal edilmeli, Ermenek’te olduğu gibi çalışmayan ocaklardaki kömürlerin çıkarılmasının çaresi aranmalıdır.
Son söz olarak şunu söylemek isterim: Önce buğdayımızı, arpamızı aldınız, sonra suyumuzu aldınız, şimdi topraklarımıza göz dikiyorsunuz. Toprağımızı verirsek sonra sağlığımızı ve canımızı alacaksınız; biz de vermeyeceğiz, vermeyeceğiz, vermeyeceğiz.”