50+1 tartışması başlatıldı, fon vurgununu, emekliyi, işçiyi, öğrenciyi, kadınları konuşalım
Yayınlayan
Biyografik
Burcu KÖKSAL
Afyonkarahisar - 1980, İsmail, Meral.
Avukat, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.
CHP Afyonkarahisar İl Kadın Kolları Başkanlığı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Afyonkarahisar İl Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Atatürkçü Düşünce Derneği başta olmak üzere çeşitli sivil toplum örgütlerinde üyelik yaptı.
25 ve 26. Dönemde Afyonkarahisar Milletvekili seçildi. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi olarak görev yaptı.
Orta düzeyde İngilizce bilen Köksal, evli ve 1 çocuk annesidir.
Diyarbakır Baro Başkanı, insan hakları savunucusu avukat Tahir Elçi’yi katledilişinin 8’inci yılında saygıyla ve rahmetle anıyor, başta eşi, kıymetli yol arkadaşımız, İstanbul Milletvekilimiz Türkan Elçi ve ailesi olmak üzere tüm yakınlarına ve avukat camiasına, meslektaşlarımıza sabırlar diliyorum. Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yusuf Aktaş geçtiğimiz günlerde Sözcü TV sunucusu Damla Doğan’ın kadına yönelik şiddete ilişkin yapmış olduğu haber görüntülerini buzlayarak yayınladı Cumhuriyetimizin tam da 100’üncü yılında. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün biz kadınlara tanıdığı haklarla eğitim almış, çalışma hayatına atılmış, seçme ve seçilme hakkını kullanarak bu makama gelmiş bir kadın olarak kadınları birey olarak görmeyen, onların varlığına tahammül edemeyen, haklarını tanımayan; kadınlara âdeta bir öcü muamelesi yapıp korkan bu karanlık zihniyeti kınıyorum ve bu karanlık zihniyete karşı başta Meclisteki tüm siyasi partilerde bulunan kadın vekiller olmak üzere, Türkiye’deki bütün kadın kardeşlerimi birlikte mücadele etmeye, tepki göstermeye davet ediyorum.
Seçime daha dört buçuk yıl varken bir “50+1” tartışması başlatıldı. Tam da ekonomik kriz vatandaşın cebini yakarken “50+1″i mi tartışacağız, konuşacağız? Konuşalım o zaman. Mesela, emeklilerin, memurların ve asgari ücretlilerin maaşına yüzde 50+1’den fazla zam yapmayı konuşalım. Vatandaşın yüzde 50+1’den fazlasının açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiğini konuşalım. Üniversite öğrencilerinin yüzde 50+1’den fazlasının barınma sorunuyla karşı karşıya kaldığını konuşalım. Esnafın yüzde 50+1’den fazlasının BAĞ-KUR primini ödeyemez hâle geldiğini konuşalım. Çiftçinin yüzde 50+1’den fazlasının borçlarının katlanarak arttığını, artık traktörüne mazot alamaz hâle geldiğini konuşalım. Öğrencilerin yüzde 50+1’den fazlasının yoksulluk yüzünden beslenme çantalarının yeterli ve dengeli beslenecek şekilde doldurulamadığını konuşalım. AKP iktidarında iğneden ipliğe yüzde 50+1’den fazla zam gelen ürünleri konuşalım. Dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye’de hızla yükseliyor. Gıda enflasyonunda açık ara dünya 1’incisiyiz; bunu konuşalım ya da kolay yoldan para kazanma vaadiyle yapılan vurgunu konuşalım.
Özel bir bankanın Şube Müdürü yüksek faiz getirili fon vaadiyle -ki adı “Fatih Terim fonu” olarak geçiyor- aralarında ünlü futbolcular ve iş insanlarının da bulunduğu 29 kişiyi 43 milyon 920 bin dolar ve 15 milyon 625 bin lira dolandırdığı gerekçesiyle 6 kişiyle beraber tutuklu olarak yargılanıyor. Bankacı Seçil Erzan, eski bir futbolcunun, futbol menajerinin ve teknik direktörün bulunduğu 11 kişiye tefecilik, 5 kişiye de hürriyeti yoksun bırakma suçundan soruşturma açılıyor. Seçil Erzan ifadesinde tefecilik suçundan yargılanan isimlerin kendisini tehdit ettiğini ve “Biz Mit Başkanını bile tanıyoruz.” diye baskı yaptığını, mağdur olduğunu söylüyor. Bir gazeteci geçtiğimiz günlerde açıklama yapıyor. Fatih Terim fonunda değerlendirme yapılması için Seçil Erzan’a para veren iş insanlarından biri sonuncu ödemede çantaya takip cihazı yerleştirmiş, çantanın İstanbul’da dönüp dolaşıp eski futbolcuya ulaştığı, sonrasında Süleyman Soylu’nun Denizbank’ı arayıp “Sayın Erdoğan istedi.” deyip futbolcuların parasının ödenmesini istediğini iddia ediyor. Fonun adının verildiği spor insanı bu konuda hiçbir bilgisi olmadığını, mağdur olduğunu, hukuki süreci başlatacağını söylüyor fakat bu iş nasıl başladı, önce bu sorunun açıklığa kavuşması gerekiyor.
Bu ülkede, emekli olmasına rağmen geçinemediği için çatı tamiri yaparken kalp krizi geçiren bir emekli hayatını kaybediyor, atama bekleyen öğretmen inşaatta çalışırken iş cinayetine kurban gidiyor, çocuğuna pantolon alamayan bir baba canına kıyıyor, 5 bin liralık dul maaşıyla geçinmeye çalışan bir vatandaşımız kirası 10 bin liraya çıkınca kirasını ödeyemeyeceği gerekçesiyle intihara kalkışıyor; bütün bunlar bu ülkede yaşanırken birileri kolay yoldan para kazanma hırsıyla vurgun yapıyor.
DSP Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Önder Aksakal’ın Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’e yönelik birtakım çirkin ithamları oldu, bununla ilgili de konuşmak istiyorum. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in sözleri açıktır: “Sandıktan çıkan iradeye saygı gösterin, kabullenin. Afyonkarahisar’da AKP’li belediye, Manisa’da MHP’li belediye, Çankırı’da AKP’li belediye, Rize’de AKP’li belediye nasıl seçilmiş, görevinin başındaysa Doğu ve Güneydoğu’da da kim seçildiyse sandıktan çıkanı kabullenin, saygı gösterin, kimseye haksızlık etmeyin. Hani ‘millî irade’ diyorsunuz ya, ona saygı gösterin, kendi partinizden ya da ittifakınızdan seçilmeyen belediyeleri de kabullenin.” diyor.
Şimdi, sefilliğe gelince, asıl sefil olan, uçurduğu beyaz güvercinlerle âdeta barışın sembolü olan, siyasetin dürüst lideri olarak anılan, Kıbrıs fatihi, milliyetçiliği Kıbrıs’ın Beşparmak Dağları’na, Afyon’un haşhaş tarlalarına yazan Karaoğlan Ecevit’in bıraktığı o sol mirasa sahip çıkamayıp kişisel ikballeri için onun kemiklerini sızlatanlardır.