2021 Yılı Bütçe Kanunu Danıştay Bütçesi Konuşması (09.12.2020 – Genel Kurul Konuşması)
Yayınlayan
2021 Yılı Bütçe Kanunu Adalet Bakanlığı, Danıştay üzerine yaptığımız konuşma… 09.12.2020
“Adaletin icrasında vasata tahammül edilemez.”
“Bizim milletimiz, teminini devletin kuruluş gayesi saydığı nizam-ı âlem ülküsü için mübarek kitabının emriyle emanet ve ehliyet dengesini en yüksek standartlarda hayata geçirmiş bir millettir.”
AK PARTİ GRUBU ADINA CENGİZ AYDOĞDU (Aksaray) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Danıştay bütçesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Kıymetli milletvekilleri, Danıştay, Osmanlı modernleşmesinin ihdas ettiği, cumhuriyete intikal eden bir kurumdur. 10 Mayıs 1868’de Sultan Abdülaziz “Şûra-yı Devlet” adıyla Danıştay’ı kurarken şöyle diyordu: “Kavanin ve nizamat layihalarını tetkik ve tanzim, mesalihi mülkiyeyi tetkik.” Yani bir nevi bir danışma ve inceleme merci olarak. İkinci olarak: “Hükümet ile eşhas beyninde mütehaddis deaviyi rü’yet.” Hükûmet ile şahıslar arasında ortaya çıkabilecek meseleleri görüşmek, ayrıca “Memurini devletin ahvaliyle ilgili hususları muhakemat.”
Sultan Abdülaziz tarafından Danıştay’ın kuruluşuyla ilgili ifade edilen bu hususlar hiç değişmeden, günümüze kadar ufak tefek rötuşlarla intikal etmiştir. İkinci kısım -zamanla 1961 Anayasası’nda girmiş, şu anda da Anayasa’mızda muhafaza ediliyor- idarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğu şeklinde. Ayrıca, 82 Anayasası’yla da ilk derece vergi ve idare mahkemelerini kurarak Danıştay’ı bir temyiz mercii hâline getirmişiz. Daha sonra, Anayasa’mızda, idarenin adli denetiminin sınırları yerindelik ve takdir yetkisiyle tahdit edilmiş.
Ne var ki, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de yargı ile siyaset ve idare arasında zaman zaman siyasetin kazaileşmesi, adaletin siyasileşmesi iddialarıyla karşı karşıya kalınmış. Hepimiz biliyoruz ki, bu tür çatışma hâllerinde, siyaset hiçbir şey kazanmaz, adalet çok şey kaybeder.
Eski bir hukukçumuz, kudemâdan eski bir Yargıtaycımız “Adalet çiçeği yüksek seciyeli hukukçuların ruhlarında açar.” diyor. Buradan hareketle Danıştay’ın bütçesini konuşmak, Sevgili Bakanım, Danıştay personelinin beşeri sermayesini konuşmaktır, Danıştay personelinin ilmini, irfanını, yeteneğini, dirayetini, hukuk nosyonunu konuşmaktır. Hepimiz biliyoruz ki kamu personelinin niteliği, devletlerin bekası cümlesindendir. Adalet ricalinin niteliği ise devletin sigortası hükmündedir, hatta diğer kamu personelinin de sigortası hükmündedir çünkü adaletin niteliğini hukukçuların niteliği tayin eder. Bizim milletimiz, teminini devletin kuruluş gayesi saydığı nizam-ı âlem ülküsü için mübarek kitabının emriyle emanet ve ehliyet dengesini en yüksek standartlarda hayata geçirmiş bir millettir.
Bu itibarla Danıştay personelinin genel olarak Adalet Bakanlığındaki bütün hukukçularımızın yetiştirilmesinde, yani adaletin beşeri bütçesinin temininde hiç tartışmasız dünyanın en büyük hukukçuları arasında sayılan Ebu Hanife’den Kutadgu Bilig’e gelen çizgiyi, Kutadgu Bilig’ten Ömer Nasuhi Bilmen’lere, Sıddık Sami’lere, Ali Fuat Başgil’lere gelen çizgiyi ince ince adalet personelimizin ruhlarına işlemek, Danıştay bütçesinin bu yılki başlangıcı olsun Sevgili Bakanım.
Adaletin icrasında -adalet bir sanattır çünkü- hiçbir şekilde vasata tahammül edilmez sevgili milletvekilleri. “Devletin Şûrâsı” dedik, buna İngilizler “Council of State” demişler, Fransızlar “Conseil d’Etat” demişler; bir nevi devletin dimağı, bizim milletimiz kıymetli evlatlarını, seçkin evlatlarını çok sevmiş, yetkilendirmiş, onlara sınırsız güç vermiş ancak hiçbir zaman devlette ruhbaniyete müsaade etmemiştir. Ancak, temsili olarak söylüyorum, hukuk personeli devletin ruhban sınıfı mesafesindedir. Ruhban sınıfını kabul etmeden, tevcih etmeden söylüyorum.
Bu itibarla devletin aklı, fikri, dimağı, idarenin kalitesini tayin edecek olan hukuk personelinin yetiştirilmesi, hukuk nosyonunun verilmesi, bunun için bütün malzeme bizim tarihimizde mevcuttur. Bizim tarihimizde -sadece bir anekdot olarak aktarayım- hiçbir şekilde şahsın hukukunu, kişinin temel hak ve hürriyetlerini düzenleme devlete bırakılmamıştır, bunu toplum kendisi yapmıştır. Şeriat her şeyin üzerindedir, yani hukuk her şeyin üzerindedir. Şeriat kelimesinden korkarız, hayır öyle değildir, şeriat bizim hukukumuzdur, genel hukukumuzdur, örfi hukuk bunun içindedir. Padişahların yaptığı hukuk hukukçuların hukukudur. Bu itibarla klasik idaremizde hukukun üstünlüğü fikrini Türk milletinin ortaya koyduğu şekliyle, -Avrupa’nın bugün hukuk devleti nosyonu Almanya’da ortaya çıkmıştır ama- bizim icra ettiğimiz hukukun üstünlüğü idealini onlar hayal dahi edemezler.
Hürmetlerimi arz ediyorum. Adaletin icrasında vasata tahammül edilemez. Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.