TBMM’de Yargı Paketinin 22.Maddesi üzerine yaptığım konuşma.16 10 2019
Yayınlayan
Değerli milletvekilleri, 22’nci madde üzerinde söz almış bulunuyorum.
Tabii ki bu maddede düzenlenmiş olan husus önemli. Çocukların üstün yararı her zaman bizim önceliğimiz olmalı, bütün kanunları yaparken de bu ilkeyi göz önünde bulundurmalıyız. Bu Mecliste bir araştırma komisyonu kurmuştuk ve orada da daimî bir çocuk komisyonu kurulması konusunda bir mutabakata varılmıştı. Fakat bu yapılmadı ve imzaladığımız sözleşmelere uygun olarak da bu Meclisten geçen kanunları, çocukların üstün yararı ilkesi süzgecinden geçiremiyoruz. Bazen geri dönüp yeniden ele almak zorunda kalıyoruz, bazen tekririmüzakereyle düzeltiyoruz ki daha önce de 2016 yılında İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nda böyle bir madde yine gözden kaçmıştı, bir uyarımız da tekririmüzakereyle düzeltilmişti.
Burada çocuk haklarıyla ilgili eksiklikler var değerli arkadaşlar, özetle bunları söylemek istiyorum. Birincisi, önce bu maddedeki bir kuşkudan bahsetmek istiyorum: Evet, çocukların örselenmemesi açısından bu merkezlerin yaygınlaştırılması, uzmanlar aracılığıyla ifadelerin alınması çok çok önemli. Fakat kişisel verilerin korunmasıyla ilgili olarak bu beyan ve görüntü ibaresi kullanılıyor. Yani çocukların beyanlarının da yayılması konusundaki suçtaki ceza ağırlaştırılıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, özellikle çocuk ve kadınlarla ilgili suçlarda maalesef adalet mekanizması öyle ağır, öyle yanlış işliyor ki Twitter’dan “hashtag”ler oluşturulmadan, kamuoyu oluşturulmadan adalet yerine gelmiyor.
Şimdi, örneğin, Ümraniye FIKIH-DER’de geçenlerde olan olayla ilgili çocukların beyanları basına yansıdı. Orada kamuoyu hakikaten olayın korkunçluğunu farkına vardı ve bu, bu şekilde çocuklarla ilgili suçlarda adaletin yerine getirilmesi konusunda bir itici güç oluyor. Bu beyanların bir şekilde kamuoyundan gizlenmesi gibi bir ihtimal olmaması lazım. Bu uygulamada dikkat edilmesi gereken bir konu, onu söylemek istiyorum.
İkincisi: Bu maddenin 103/2’de uygulanmasıyla ilgili, evet, itirazlar var. Çocuklarla ilgili özellikle CMK 100’üncü maddedeki katalog suçlar kapsamına giren işkence, kötü muamele gibi bütün suçlarda bu merkezlerde ifadelerin alınması gerekiyor.
Yine, bir husus daha var. 33’üncü maddede Çocuk Koruma Kanunu’ndaki kamu davasının açılmasının ertelenmesi büyüklere de uygulanıyor. O yüzden çocuklarla ilgili üst sınır artırılıyor, doğal ama beş yıla çıkarılıyor 15 yaş altı çocuklarda, 15-18 yaş arasında herhangi bir değişiklik yok. Yani 16 yaşındaki bir çocuk ile 30 yaşındaki bir insanın işlediği suç bakımından kamu davasının ertelenmesi kurumu aynı kapsamda ele alınmış. 16 yaşındaki, 17 yaşındaki çocuklar büyüklerle birlikte değerlendirilmemeli, burada bir çelişki var.
Yine şunu söylemek istiyorum, başka bir çelişki daha var: Madde 23 ile 24’te seri yargılama, basit yargılama getirilmiş. Basit yargılamada deniyor ki: “Kapsama giren suç ile kapsama girmeyen suç bir arada olursa basit yargılama uygulanmaz.” Seri yargılamada bunu yazmamışsınız yani 6136’ya muhalefet, silahla birini yaraladı; hem 6136’ya muhalefet seri yargılamaya giriyor hem yaralama girmiyor. O zaman burada da uygulanmaması gibi bir hükmün 24’teki gibi yazılması gerekiyor.
Yine, 25’inci maddede basit yargılamayla ilgili itiraz var. Bu itiraz bildiğimiz CMK’deki 267’deki itiraz değil, kanun yolu değil ve onunla ilgili olarak süre belirtilmemiş, deniyor ki: “İtiraz süresi için…” Ama bu itiraz 267’deki, kanun yolundaki itiraz değil ki, burada bir süre belirtilmesi gerekiyor, hangi süreye göre, nereye başvuracak?
Bir diğer konu, 231’inci maddeyle bir çelişki var 24’üncü maddede. Basit yargılama usulünde diyor ki: “Sanık eğer sustuysa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına hâkim karar verebilir.” Ama aslında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını düzenleyen 231’inci madde sanığın kabulünü istiyor. Şimdi, bir maddede diyorsun ki sanığa: “Kabul edersen uygulayacağım.” bir maddede de diyorsun ki: “Sen susarsan ben uygularım.” Bu da bir çelişki arkadaşlar.
Yine, tutuklama süreleriyle ilgili olarak aslında “Sınırlandırma getirdik.” deniyor ama biz uygulayıcılar biliyoruz ki bu süreleri üst sınır olarak kabul etmiyorlar uygulayıcılar, bunu bir hak olarak görüyorlar.
Eğer gerçekten reform yapmak istiyorsanız o maddeye şunu ekleyin: “Bu üst sınırı belirlenmiş olan süreleri işlemsiz olarak geçiren savcılar, uygulayıcılar, görevliler hakkında görevi ihmalden işlem yapılır.” derseniz işte o zaman reform olur, o zaman anlarız ki gerçekten tutuklama sürelerini kısaltmak, yargılamayı hızlandırmak istiyorsunuz, makul sürede yargılama hakkını tesis ediyorsunuz ama maalesef tam olarak bu paket, herkesin de belirttiği gibi, adalet mekanizmasını güçlendirecek, yargıyı bağımsızlaştıracak, insanların hukuka, adalete güvenini sağlayacak bir paket değil. Bu çelişkilerin ve eksikliklerin de giderilmesi gerekiyor diyorum.