Sendikaların mücadelesi-Kirazlıyayla’daki haksız kararı-Gemlik’teki deprem riskini gündeme getirdik
Yayınlayan
239 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Üzerinde konuştuğum madde, KDV Kanunu’nda yerli üretici lehine bir süre uzatımı içermekte olup bununla ilgili söyleyecek çok fazla bir şey yok; kalıcı olmasını temenni ederiz.
Kanun teklifinin geneliyle ilgili olarak baktığımızda getirilmeye çalışılan esnek çalışma, kıdem tazminatında yoksun bırakma, güvencesizlik, sosyal hakların geril alınması gibi maddelerin sendikaların itirazıyla geri çekilmesi sevindirici ama biliyoruz ki AKP iktidarı on sekiz yıldır her fırsatta torba yasaların içerisine bu ilkeleri, daha doğrusu ilkesizlikleri bir şekilde yerleştirmeye ve çalışma rejimini bu şekilde değiştirmeye çalışıyor. Umarım, bu geri çekilme kalıcı olur ve bir daha torba yasaların içerisine bunlar sokulmaya çalışılmaz.
Yeri gelmişken, aslında, bu maddelerin esinlenildiği 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun ek 9’uncu maddesinden bahsetmek istiyorum: Orada, ev hizmetlerinde çalışanlar ve kapıcılarla ilgili olarak benzer düzenlemeler var, hâlihazırda uygulanıyor; ayda on gün üzerinde çalışanlarla ilgili olarak. Umuyoruz ki bu madde de yeniden ele alınsın ve sosyal güvenlik koşulları düzenlensin bu çalışma yaşamında bulunanlar için.
Değerli milletvekilleri, şimdi söyleyeceklerim sadece tutanaklara geçsin, tarihe not edilsin diye söylenmiyor. İnanın ki -hiçbir şekilde istemiyiz ama- bir deprem gerçeğiyle karşı karşıyayız ve bir an önce tedbir alınması gereken birçok yer var ama bunlardan en acili herhâlde Bursa’nın Gemlik ilçesi. Bir gece yarısı KYK’siyle Gemlik ilçesinin taşınmasına dahi karar verilmişti. Şimdi, şu gördüğünüz Gemlik’in -daha somutlaştırmak için gösteriyorum- Hisar Sitesi ve Hisar Sitesi 5 bloktan oluşuyor, 1 blokun karot testi yapılmış ve depreme karşı dayanıksız olduğu belirlenmiş ve bir an önce taşınması gerekiyor. Şimdi, bu vatandaşlar burada oturamıyorlar ama hâlâ oturanlar var. Allah korusun, bir deprem olsa gerçekten yerle bir olacak yerlerinden biri ki Gemlik’in birçok yeri böyle. Hisar Sitesi sakinleri aradılar “Biz burayı dönüştüremiyoruz çünkü 2012 yılında 125 bin lira kredi limiti belirlenmiş Bakanlık tarafından ve biz bunu çekemiyoruz, bundan faydalanamıyoruz.” diyorlar. Burada oturanların neredeyse hemen hepsi yaşlı, emekli, gelirleri çok düşük, yaş itibarıyla da krediden faydalanamıyor ve dolayısıyla da bir çözümsüzlüğe mahkûm kalmış durumda. Hem Gemlik Belediyesi hem Büyükşehir Belediyesi üzerine düşeni prosedür olarak yapmış olmasına rağmen Bakanlıktan maddi olarak destek alamıyorlar ve dönüştüremiyorlar. Bu insanların ölmesi mi gerekiyor destek alabilmesi için? İlla birilerinin can kaybı mı yaşaması gerekiyor? Evlatlarını, annelerini, babalarını enkaz altında mı bırakmaları gerekiyor işte o açıklamaları yapmanız için “TOKİ’den ev yaptık, efendim şu zaman teslim edeceğiz, şu kaynağı ayırdık, bu maddi desteği verdik.” demeniz için. Lütfen, vicdanlarınıza sesleniyorum: Gemlik gerçekten çok çok riskli bir yer ve deprem açısından da her an olabilecek ve olduğunda da 10 binlerce insanın hayatını kaybedebileceği, maalesef, bir yer. Bir an önce Çevre Bakanlığınca -herkes üzerine düşeni yapsın- gerekli kaynağın ayrılmasını buradan bir kez daha talep ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, her gün yaşanan adaletsizliklerin en somut örneklerinden bir tanesi yine Bursa’da yaşandı. Burada defalarca dile getirdik Kirazlıyayla’yı. Kirazlıyayla’da Lübnanlı bir maden şirketine karşı köylüler yoğun bir şekilde yaşam haklarını, topraklarını, sularını geleceklerini savunuyorlar ve mahkeme kendisinin atadığı 7 kişilik bilirkişi heyetinin raporu oradaki tesisin zararlı olduğuna, eksik olduğuna dair bir husus içermesine rağmen bilirkişi heyeti teknik bilgi sahibiymiş gibi raporun aleyhine gerekçeler yazarak maalesef ÇED raporunun iptali davasının reddine karar verdi hem de alelacele. Şimdi aranızda bir sürü hukukçu var, hepiniz biliyorsunuz eğer bilirkişi raporunda bir eksiklik varsa mahkemenin yapacağı şey nedir? Yeniden bilirkişi heyetine gitmektir ama mahkeme alelacele böyle karar verince insanların adalet duygusu zedeleniyor.
Bugün köyden gelen haberlere göre köy abluka altına alınmış, 30 kişinin yaşadığı köye 300 tane jandarma gidiyor. Yazıktır, günahtır değerli arkadaşlar.
Bilin ki o abluka ancak ve ancak rantiyecilerin vicdanını susturur. Ne Kirazlıyaylalıları korkutabilir ne onları susturabilir ne de bizler gibi her zaman onların yanında olan doğasına, çevresine, cumhuriyetin temel niteliklerine, adalete, hukuka güvenen ve mücadele eden insanları asla ve asla susturamaz ve korkutamaz. Bu mücadele sürecini üstünlerin hukuku değil, elinde sonunda hukukun üstünlüğü kazanacak diyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.