Kopyala-yapıştır yasalarla ülkede rekabeti layıkıyla tesis edemezsiniz.
Yayınlayan
Mutlak güç biz olalım, gerisi önemli değil; yeter ki gücü kaybetmeyelim.” anlayışıyla kararlar alıyorsunuz. Toplumda karşılığınız azaldıkça sıkışıyor ve “Devletin kurumlarını güçsüz hâle getirelim, günü kurtaralım.” diyorsunuz. Sizin bugünleriniz vatandaşlarımızın yarınlarına mal oluyor.
“Devlet” dediğimiz yapı, tüm vatandaşların her alanda ve her ortamda kendisini tam güvende hissettiği kurumların özelinde yaşar. Cumhuriyetimizin kuruluşuna kadar uzanan ve köklü teamülleri yıllara dayanan, toplumun tüm kesimlerince yüksek güven duygusuyla sahiplenilen kurumlarımızı daha da yücelteceğinize bu uygulamalarınızla âdeta yok ediyorsunuz. Sayın milletvekilleri, rekabet eşitliğinin sağlanması konusunun üzerine bu kadar konuşmuşken biraz da siyasi empati yapalım isterim. Birkaç sorum olacak: Devletin ve milletin televizyonu olan TRT’nin ekranlarının muhalefet hariç herkese açık olması, bir siyasi parti tarafından orantısız şekilde kullanılması; RTÜK’ün yasal haklardan elde ettiği ceza verme yetkisini iktidara muhalif gazete ve televizyonlara karşı kullanması; Millet İttifakı büyükşehir belediyelerinin İller Bankasından alabildikleri kredi miktarının aynı şehrin Cumhur İttifakçı ilçe belediyelerinden bile az olması; valilerin yalnızca Cumhur İttifakı’nın milletvekilleriyle toplantı yapması, diğer muhalefet vekillerinin davet bile edilmemesi; İYİ PARTİ’yi kurduğumuz günlerde havaalanlarındaki “İyi uçuşlar.” ifadelerinin bile kaldırılması siyasi rekabet ihlali değil midir? Bunlara daha onlarcasını eklemek mümkün. On sekiz yıllık iktidarınızda siyasi rekabet etiğine dair ne kadar yazılı yazısız kural varsa ihlal edildi. Rekabet Kurulunun siyasi partileri denetleme gibi bir yetkisi olsa şüphesiz en büyük cezayı AK PARTİ’ye kesmek zorunda kalırlardı. Korkarım, Rekabet Kurumu bu kanun teklifinin 3’üncü maddesine göre belirli sayıda milletvekilini AK PARTİ’den ayırmak zorunda kalırdı. Anayasa’dan güç alan söz konusu bağımsız devlet kurumları ülkenin en itibarlı kuruluşları olmak zorundadır. İtibarı olmayan, toplumun tüm kesimlerince doğruluğu tartışılan ve kurumsal yapısı zedelenen kurum ve kuruluşlar ne beklentileri karşılayabilir ne de güven verebilir. Peki, bugünlere nasıl ve niye geldik? Getirdiğiniz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle kanunların yerini kararnameler, milletvekillerinden oluşan bakanların yerini atanmışlar aldı. Bununla beraber, bağımsız devlet kurumlarına yaptığınız atamalarda liyakat gitti, sadakat geldi. Bu bakış açısıyla yaptığımız ve yönettiğimiz söz konusu uygulamalar başta yatırımcıların güven kaybetmesine sebep oldu. Tek bir kişinin ifadelerinin üzerinden yürütülen politikalar, son yıllarda ülkemize yurt içinde ve de yurt dışında çok şeyler kaybettirdi. Getirdiğiniz düzenlemeler bu keyfîliği azaltmak yerine daha da fazla artırıyor ve uluslararası arenada ülkemizin rekabet gücünü azaltıyor.
Hukukun üstünlüğünü esas alan, gerçek kuvvetler ayrılığının uygulandığı, güçlü ve bağımsız demokratik kurumlara sahip, üretim ekonomisine yönelmiş, uluslararası kredibilitesini artırmış, bir kişinin keyfiyetinde değil, devlet aklıyla uzun vadeli, akılcı ve dengeli planlar yapmış, kendi kendine yeten ama dünyayla ilişkili olan bir ülke hâline gelmeliyiz.
Bunun için ise tek yol, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek ve onun gerekliliklerine göre hareket etmektir.