AKP’nin 17 yılı Türk Devlet nizamını ve Türk ordusunu bozmakla geçti!!!
İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun 18.06.2019 Askeralma Kanunu 9. maddesine ilişkin genel kurul konuşması
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; askerlik ve ordu kurumu, milletlerin temel kurumlarından olup milletin kimlik ve kişiliğini korur; millet adına düzen ve güveni sağlayarak hür ve mutlu yaşamayı teminat altına alır, gelişmenin de yolunu açık tutar. Bilim ve teknolojinin üretim süreçlerindeki konumu orduların nicelik ve niteliğini de belirler ancak orduların işlevleri açısından sadece bilimsel ve teknolojik gelişme yeterli olmaz, askerlik konusunun nasıl algılandığı ve hangi değerlerin yüklendiği önem kazanır. Bu sayede kitlelerin enerjisi ile tekniğin gücü birleşince daha etkin ve iyi sonuçlar alınır. Türk ordusu tarihî süreçteki sosyal yapısı gereği başka ordulardan farklı özellikler taşımakla birlikte, günümüzde orduların gücü fiziki ve maddi olmanın yanında zihin gücüne dayalı olarak gelişmektedir. Bu gelişmeler silahların imalatında ve kullanımında ileri uzmanlık gerektirmektedir. Ordularda yapı ve işlev olarak yapılacak değişikliklerde insan kaynağını tanımlamak, altyapıyı oluşturmak, insan-teknoloji ilişkisini doğru planlamak şarttır. Türk Silahlı Kuvvetleri 1960’lı yılların ortalarından itibaren ve özellikle Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra milletimizin ortaya koyduğu ve ülkemizi yöneten siyasi iradelerin de katkılarıyla büyük gelişme göstermiş ve dünyada söz sahibi olmayı başarmıştır. Bu gelişme son elli yılın birikimidir ama ordunun modernize edilmesi Osmanlıdan bu yana toplumun benimsediği, gönüllü katkı vererek bedel ödediği ve bugüne kadar asla tartışılmayan bir konudur. Askerlikle ilgili düzenleme yapılırken teknik konularda sıkıntı yaşanmadı ve yaşanmaz. Bu defa farklı bir şey yapılmak istenmektedir. Endişe taşıdığımız konu, millî değerler birikimini bozacak şekilde geleceğe taşıma yöntemidir.
Değerli milletvekilleri, milletin askerlik algısını gevşetecek her türlü etkiden kaçınmak gerektiğini ifade etmek istiyorum. Devletin yanlış yapma hakkı yoktur. Yasama organı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin karar verirken askerlik algısı yanında ülkemizin bulunduğu coğrafyanın yarattığı mecburiyetler ile asker-millet ilişkileri gibi çok sayıda sosyopolitik ve ekonomik değişkeni dikkate alması da şarttır.
Değerli milletvekilleri, getirilen teklifin tümü incelendiğinde ortaya çıkan en önemli hususlardan biri, birçok maddede ve özellikle 4, 5, 9, 28 ve 45’inci maddelerde görülen keyfîliktir; diğeri de Anayasa’ya aykırılıktır. Özellikle 9’uncu maddeyle bedelli askerlik kalıcı hâle getirilmemelidir, Cumhurbaşkanına da bu yetkiler verilmemelidir. Devlet şahısların değil, kurumların yetkili olduğu bir sistemdir. Devlet kurumlarıyla vardır. Devletin ne olduğunu bilenler, savaş ve savaşı gerektirecek bir durumda ve askere verilecek diğer görevlerde kimin değil, hangi kurumların hangi aşamalarda hangi kararları vereceğinin ve hangi makamın kararları uygulayacağının çok açık ve net biçimde yazılması gerektiğini bilirler. Devlet hayatı boşluk kabul etmez, bütün kurumlar hiyerarşik olarak devreye girer.
“Yeni Türkiye” dedikleri sistem, birçok yönüyle, başından beri karşı çıktığımız gibi, artık işlemez hâle gelmek üzeredir. Demokratik parlamenter sistem yeniden temelleri üzerine oturtulana kadar bugünkü sistem içinde bu sorunu da çözmek zorundayız. Genelkurmay Başkanlığı önerecek, Millî Savunma Bakanlığı sunacak, Cumhurbaşkanlığı da onaylayacak makamlardır. Bugünkü teknolojik imkânlar sürecin dakikalar içinde çözülmesine imkân tanır. Cumhurbaşkanının şahsıyla özdeşleştirilen yetkilendirmenin Cumhurbaşkanına da kanunun işleyişine de sağlayacağı fayda yoktur.
Adalet ve Kalkınma Partisinin on yedi yıllık iktidar dönemi Türk devlet nizamını ve Türk ordusunu bozmakla geçti. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti devletini kurarken ortaya koyduğu iradeye karşı iktidar tarafından sistematik bir mücadele yürütülmüştür. “Yeni Türkiye” dediklerinin ne olduğu artık anlaşılmalıdır. Ben yapılanlarla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesinden uzaklaştırılarak kendi hedeflerine varmak için Türk Silahlı Kuvvetlerinin sistematik olarak tasfiye edilmek istendiğini düşünüyor ve şiddetle karşı çıkıyorum.
Değerli arkadaşlar, ülkemizin her yöresinden sizlere de mutlaka tepkiler gelmektedir, düşünce sahibi vatansever insanlar endişelidir. Sözlerime son verirken bu tepkilerden birini, Kayserili Mustafa Öztürk’ten gelen tepkiyi sizinle paylaşmak istiyorum. İnsanoğlunun hafızası sınırlı olsa da tarihin ki sınırsızdır, tarih hiç unutmuyor; Türk ordusuna yapılan ve yapılmakta olan operasyonları da hafızasına yazdı. Milleti ve vekillerini kandıranlar tarih mahkemesini asla kandıramazlar.