Adli Tıp Kurumuyla ilgili araştırma komisyonu kurulması ve şüphelerin giderilmesi gerekiyor.17 11 21
Yayınlayan
Adli Tıp Kurumuyla ilgili mutlaka bir araştırma komisyonu kurulması ve şüphelerin giderilmesi gerekiyor çünkü adaletin tecellisinde Adli Tıp Kurumunun çok önemli olduğunu biliyoruz.
Adli Tıp Kurumunun internet sitesinde bir tanıtım videosu var, orada uzun uzun kendilerini güzelce tanıtmışlar, diyorlar ki: “Adalet, ancak eğri ve doğru birbirinden ayrılınca, haklıya hakkını, suçluya da cezasını verince mümkündür.” Ve yüz yıllık bir kurum, diyorlar ki: “Biz gerçeğin peşindeyiz, adaletin hizmetindeyiz, tarafsızız, şeffafız, bilimseliz, insan haklarına saygılıyız.” Peki, gerçekten öyle mi? Evet, öyle olması gerekiyor ama öyle mi? Maalesef, benden önceki hatiplerin de bahsettiği gibi, özellikle siyasi davalarda ve kadın cinayetlerinde, mağdurların kadın olduğu yargılamalarda olumsuzluklarla karşılaşıyoruz; geçmişten beri bu böyle. Mesela, bir örnek vereyim: 2012’de -hadi bunu FETÖ’ye yıkıyorsunuz- o zaman Balyoz’dan yargılanan Albay Levent Kerim Uça’nın beyninde yumurta büyüklüğünde tümör varken, hayati tehlikesi varken Adli Tıp Kurumuna 2’nci kez başvuru yapılıyor ve deniliyor ki: “Bunun hayati tehlikesi yok, hastanede kalmasına gerek yok, cezaevinde kalabilir.” Bugün buna benzer birçok olay yaşanıyor.
Yine, kadınlarla ilgili, kadın cinayetleriyle ilgili yaşanmış somut örnekleri göstermek istiyorum yani bazen anlatınca anlaşılmıyor. İşte, bu, Zeynep Şenpınar cinayeti. Bu gördüğünüz sanık Ahmet Kemaloğlu; boksör ve 1,75-1,80 boylarında, 90 kilo. Zeynep Şenpınar ise 1,55-1,60 boylarında, 50 kilo. Adli Tıp Kurumu nasıl bir rapor veriyor, biliyor musunuz? “Bu kadın bu erkeğe karşı kendini savunabilir.” diyor. “Savunabilir.” dediği için de sanık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almıyor.
Yine, Şule Çet davasında yaşanan süreci biliyoruz. Sanık defalarca gözaltına alınıp bırakıldı. Şule’nin 10 parmağının 9’unda bir erkeğe ait doku varken oldu bu yaşananlar ve üzerindeki sanığın parmak izleri görmezlikten gelindi.
Yine, bir kadın cinayeti: Esin Güneş Siirt’te öğretmendi ve “Yüksekten düştü, efendim, kayalıklardan tesadüfen düştü, öldü.” denildi. Adli Tıp Kurumu dedi ki: “Tespit edemiyoruz, mümkün değil düşme.” Ama ODTÜ Fizik Bölümü raporuyla “Dış etki olmadan 2’nci kattan 3’üncü zemine atlaması imkânsızdır.” De-nildi. Adalet yerini buldu.
Bu adalet, maalesef, bazen ailelerin çabalarıyla gerçekleşiyor; bazen gerçekleşmiyor. Fırat’ın kıyısında kaybolan kuzudan hepimiz sorumlu olduğumuz gibi -iktidar vekillerine sesleniyorum- siz daha çok sorumlusunuz, özellikle mağdurların, kadın cinayetlerinin, siyasi davalarda… Aynı görüşten olmayabilirsiniz ama adalet herkese lazım. Adaletin tecellisi için mutlaka Adli Tıp Kurumunun ele alınması ve kendilerinin sitesinde bahsettikleri niteliklere kavuşturulması gerekir diyorum.
Bir tane de film önerisinde bulunacağım. Netflix’te bir film var “Benim Adım Yara” diye, İtalya’daki gerçek bir ceza davasının uyarlanmışı. Oradaki bir savcının ve Adli Tıp Kurumunun, 12 yaşındaki bir kız çocuğunun…
– …cinayetiyle ilgili yıllarca verdiği emeği anlatıyor. Onu da mutlaka izleyin.